Dizilerde Artık Bekaret Kontrolü Görmek İstemiyorum

Fatih Harbiye hakkındaki ilk yorumlarımı yazdım şimdi biraz daha senaryo detayına girelim istiyorum. Dizinin ilk bölüm senaryosu kimlik arayışındaki Neriman’ın derdini bize net olarak gösterdi. Gösterdi göstermesine de verilen örnekler, gösterilen sahneler adeta izlerken tansiyonumu yükseltti.

Fatih Harbiye Dizisi Oyuncuları
Fatih Harbiye Dizisi Oyuncuları

Neriman’ın sözlüsü sayılabilecek Şinasi’nin kızkardeşi Aslı’nın bir erkekle birlikte olduğunun açığa çıkmasıyla genç kadına uzun uzadıya gösterilen dramatik bir sahneyle bekaret kontrolü yapıldı. Üstelik bu sahne “namuslu mu değil mi ona bakıyorlar”, “şu hayatta namusumuzdan değerli ne var”, “kız kardeşimin namusu benden sorulur”, “namus sevdiklerinizin başını öne eğmemektir” gibi sözlerle desteklendi.

Sonrasında bu olayı eleştiren tek karakter Neriman olurken onun da tepkisi “Aslı’ya tek kötülük yapan Emre mi?” sözleriyle ekrana geldi. Yani Emre’nin (Aslı’nın birlikte olduğu kişi) Aslı’ya kötülük yaptığı eleştiride bile kabul ediliyordu. Daha sonra Neriman’ın babasıyla tartıştığı sahnelerde kullandığı “Namus diye gencecik kızların hayatı kararıyor”, “Bu namus neden yalnızca kadınlara bekçilik ediyor” sözleri biraz olsun içime su serperken Aslı ile yaptığı konuşmada genç kadının tecavüze uğradığını öğrendikten sonra susmayı yeğlemesi bekaretin önemini yadırgamadığını yeniden hatırlattı.

Kısacası dizide bu konuda karşıt argüman geliştiren tek karakter de aslında konu üzerine net bir karşıt duruş geliştiremiyordu. Anladık kitap uyarlaması, anladık kadın kimlik bunalımında ama bu kontrol sahnesini dramatik bir müzik eşliğinde 10 dakika izlememizin gereği değil. Bu reyting için yapılan bir şov!

Fatih Harbiye Fox TV
Fatih Harbiye Fox TV

Üstelik bu dizinin senaryosu bir kadına Hayriye Ersöz’e ait. Yapımcı Koliba Film’e sesleniyorum, hiç mi vicdanınız sızlamıyor. Her gün töre cinayetleri işlenen, kadın bedeninin tartışma malzemesi olduğu bu ülkede bir tabuyu yeniden üretmek hiç mi içinizi acıtmıyor?  Elbette bu konu ele alınabilir ama bu şekilde değil, olmamalı…

Dizilerde bu kadar sık bekaret kontrolü görmemizin nedeni ise aslında şu… Her ne kadar dizilerde başörtülü kadın yok diyor ve bunu eleştiriyorsak da dizilerde kültürel islam bariz şekilde var oluyor. Bekaret, aile ve evlilik kadın bedeni üzerinden bu tip dizilerle kutsallaştırılıyor. Bu toplumda zaten var diyorsanız haklısınız, elbette var ancak gitgide bozulan bu aile sistemi böyle kültürel tutkallarla bir araya getirilmeye çalışılıyor. Dizide kontrol var diye herkes yarın kızını bekaret testine götürecek gibi bir sığlıktan bahsetmiyorum, bu değerlerin bir şekilde desteklendiğini ve bunun çok acı olduğunu anlatmaya çalışıyorum.

O yüzden dizileri bu kadar önemsiyorum, işe yarar veya yaramaz toplum muhafazakarlaşır veya çözünür ama kültürel bu tür malzemeleri ideolojik araç olarak kullanmak tehlikelidir. Uyuşturarak tabuları yeniden üretir. İzlemeyin demiyorum, hobi olarak yine izleyin ama gözünüz açık olsun sayın izleyici… Ve unutmayın, siz, biz tepki göstermedikçe kadınlarımız vücutları ile sorgulanmaya devam edilecek namus bacak arasına indirgenmeye devam edecektir.

Eski bir tartışma ama hatırlanmalı Adını Feriha Koydum da Hazal Kaya’ya da bekaret kontrolü sahnesinde oynamayı reddettiği için “oyuncu rol seçmez” diyenler, demeyin, oyuncu rol seçer, seçmelidir ve Hazal Kaya haklıdır. Çünkü oyuncudan önce aklı başında, onurlu bir kadındır!

Fatih Dizisinden Uluslararası Transfer

İlk fragmanıyla ekranlarda boy göstermeye başlayan Fatih dizisi için hummalı bir çalışma devam ediyor. Dizinin ilk bölümünün çekimleri tamamlanırken bazı sahnelerin beğenilmeyerek yeniden çekildiği konuşuluyor. Dizinin ilk bölümlerinde yer alan ancak çekilmeyen bir sahne daha var.

Fatih Dizisi
Fatih Dizisi

Fatih Sultan Mehmet döneminde bürokratik alanda da güç sahibi olan ve sonrasında fetva ile Edirne civarında canlı canlı ateşe verilerek öldürülen Hurufi tarikatının da anlatılacağı dizinin eksik sahnelerinin nedeni oyuncu belirsizliği. Kanalı için gövde gösterisine dönüşen, ciddi bir yatırımla ekrana gelmeye hazırlanan dizi için dünyaca ünlü yıldızlarla görüşülüyor. Emmy ödüllü bir oyuncuya dahi teklif gitti ancak henüz bir isimle anlaşma sağlanamadı. Dünyaca ünlü isimlerde ısrarlı olan yapımcı bu nedenle bir sahnenin çekilmesini askıya aldı. Eğer ünlü isimler olumlu bir yanıt vermezse ibre yerli oyunculara çevrilecek.

Fatih dizisi ilk bölümlerinde yer alacak bir dünya starının dizi için büyük sükse yaptıracağı aşikar. Hele ki daha önce bir başka oyuncunun adı Muhteşem Yüzyıl ile anılmış ancak anlaşma sağlanamamışken dizi olası bir anlaşmada en büyük rakibine bir gol atmış olacak.

Bekleyelim ve görelim…

Dizi Karakterlerine İsim mi Kalmadı?

Nasıl bir kıtlık yaşanıyorsa artık her dizide aynı isimleri görmeye başladık. İlk olarak Bizim Evin Halleri’nde duyduğumuz, sonra yanılmıyorsam MUCK dizisinde rastladığımız Rüzgar adı şu günlerin en moda ismi. Kaç dizide var birlikte sayalım dilerseniz:

Karagül’de Ece Uslu’nun canlandırdığı karakterin çocuklarından birinin adı Rüzgar…

Pis Yedili’de Melih Selçuk’un can verdiği karakter de aynı adı taşıyor.

Benim Hala Umudum Var’da Berk Oktay’ın oynadığı yapımcı karakterin kardeşinin adı da aynı…

İntikam dizisinde Nejat İşler’in oynadığı başrol de bu adda…

Rüzgar Erkoçlar’ın yarattığı fırtınadan olsa gerek her dizide bir rüzgar esiyor şu günlerde… Kıssadan hisse senaristlerimize isimler sözlüğü dağıtmak şart oldu galiba. 

Aramızda Kalsın : Ekranların Yeni Peri Masalı

Geçtiğimiz günlerde Oya Doğan Vatan Gazetesi’nde bir yazı yazdı “Biz ne zaman bu kadar kötü olduk?” diye soruyordu. Süper Baba, İkinci Bahar gibi dizilerin 10 yıldır ekranda uzun süre yer alamadığını, bu minvaldeki aile dizilerinin ise küçük bütçeler nedeniyle geride kaldığını anlatıyor, bu dizileri özlediğimizden bahsediyordu. Yazıya tamamen katılıyorum, bir örnek daha ekleyerek. Benim için de yeri dolmayan o dizi Yeditepe İstanbul’dur. Birbiriyle kan bağı olmayan ancak aile olmayı kan bağına indirgemeden dayanışmayı, aile sıcaklığını ekrana yansıtan dizi hala evde duran dvdleri ile kitaplığımın başköşesindedir.

Biraz önce Aramızda Kalsın fragmanlarını izlediğimde aklıma bu yazı ve özlem geldi. Geçtiğimiz yıllarda Bizim Yenge, Canım Ailem ve Kapalıçarşı, biraz daha geçmişe gidersek Sultan Makamı bu tarza benzer denemelerdi. Entrikadan uzak günlük hayata yakın bu hikayelerin hiçbirinin ömrü çok uzun olmadı ve maalesef ekranlara kısa sürede veda etti. Aramızda Kalsın’ın sonu benzemesin diye umuyorum, zira bu kadroyu bir daha mumla arasak yan yana göremeyiz. Uğur Yücel, Binnur Kaya, Caner Cindoruk ve Gökçe Bahadır her biri iyi ve bir arada frekansları merak edilen oyuncular.

Fragmanda dikkatimi çeken nokta ses miksajında sorun olması, umarım dizide bu handikap olmaz. Dizide dul bir kadının aşkının anlatılması başlı başına yeni bir şey. Hatırlarsınız biz Öyle Bir Geçer Zaman Ki’de Cemile’ye o aşkı yakıştırabilmek için 3 sezon beklemiştik…

Neyse, Aramızda Kalsın dizi hakkında eleştiride bulunmadan önce en azından ilk bölümü beklemek gerek bu yazı ise “hatırlatma” amacı taşıyor. 19 eylül’de bu diziyi izlemeyi unutmayın diye… İlk yayından sonra görüşmek üzere…

Dizinin konusu ise şöyle:
Peri masalı gerçek olacak mı?
Ömründe hiç başka bir şehre gitmemiş, otuz yaşında, iki çocuklu dul bir kadının hayatı eğlenceli bir peri masalına dönüşebilir mi? Bu hayat Yadigar’ınsa ve Hüsne, Bahattin, Civan ile yola çıkmışsa, evet! Yadigar’ın bu masalı yaşayabilmesi için, bazı kabusları görmesi gerekmişti.

Yadigar, “Ömrümün en kara günü” dediği günde, ilk kez gerçek bir aileye ve büyük bir aşka; izleyiciler de özledikleri sıcak, samimi ve bir o kadar eğlenceli aileye kavuşacak.

Aramızda Kalsın Dizi
Aramızda Kalsın Dizi

“Bugün Olsa Behzat Ç. Bitmezdi”

Kimileri bu cümleyi birkaç yıl sonra daha yüksek sesle söyleyebilecek. Kimilerinden kastım Behzat Ç’nin reyting nedeniyle yayından kaldırıldığını ileri sürenler. Bence öyle değil, dizinin siyasi ve sosyal duruşunun dizinin sonunu hazırladığını düşünüyorum neyse konumuz bu değil…

Ankara merkezli teknoloji şirketi Kimola’nın, Sosyal Rating analizleri sağlayan Social TV Analytics servisini Türkiye’de kullanıma soktuğu haberi duyulmaya başladı . Social TV Analytics servisi, Türkiye yayınlanan 182 adet TV yapımının sosyal rating değerini ölçümleyerek, TV kanalları, yapım şirketleri, medya satın alma ajansları ve markalara yönelik analiz araçlarını kullanıma sunacak.

Geçtiğimiz aylarda Nielsen’ın ölçüm yaptığı pek çok ülkede bu sistemi kullandığını ancak Türkiye’de ölçümü AGB Nielsen değil TNS ve SBT yaptığı için şimdilik böyle bir gelişmenin bizim sistemimizi etkilemediğini yazmıştım. Social TV Analytics ne kadar rağbet görecek reklam derneklerinin, reklamverenlerin, kanalların datayı ne kadar ciddiye alacak zaman gösterecek. Eğer beklenen olur ve sistem reyting ölçümlerine entegre olur veya ayrı bir rapor olarak sunularak reklamverenlerin dikkatini cezbederse önümüzdeki sezon birçok yeniliğe gebe demektir.

Ne olur derseniz? Yumurta kafa hesaplara RT’ler, kullanıcı sayısı fazla olan fenomenlere ücret karşılığı tweet attırma, sahte hesaplarla TT yapma gibi pek çok “dalavere” bu sistemin de güvenilirliğini sorgulatacaktır. Twitter’ın yeni aktif hesap tespit sistemi sayesinde yumurta kafalar silinse de bu durum dijital ajansların önemini artırarak aktif ancak ajanslar tarafından profesyonel olarak kontrol edilen hesaplar üzerinden organik izleyicinin yanı sıra manipülasyon yapılabileceği şüphesini de doğuracaktır.

Elbette zaman içinde tüm bu sorunlar da açılabilir o zaman da “yanlış zaman yanlış kanal” serzenişiyle Behzat Ç’yi, Leyla ile Mecnun’u ve İşler Güçler’i anan, kulağını çınlatan çok olacaktır. Ben gerçi üç dizinin de bitirilme nedeninin reytinge indirgenemeyeceğini düşünüyorum ya neyse…

Çağatay Ulusoy Ryan Olmuş Bile!

İzleneceği 1 km uzaktan belli olan, kendi kitlesini oluşturacağına emin olduğum bir dizi Medcezir. Diziyle ilgili ilk yorumlarım daha önce yazdığım şu yazıda bulunuyor, bu kez ikinci fragmanı değerlendirmek istiyorum.

Medcezir Dizisi

-Müzikler ilk izlenim olarak “budur” dedirtecek cinsten. Şimdiden dizinin müzikleriyle The O.C.’nin müziklerinin efsanevi namını Türkiye sınırlarında yeniden üreteceğine eminim. Eline sağlık Toygar Işıklı…

-Cast’ın çok uyumlu olduğunu daha önce de yazmıştım, oyunculuk tartışmasının bu aşamada ayrı tutulması gerektiğini de… Fragmandan gördüğüm Barış Falay ve Mine Tugay ikilisinden bu sezon çok güzel bir oyun izleyeceğimiz. Barış Falay’ın Şehir Tiyatrosundan bu yana yıllardır onlarca oyununu izlemiş biri olarak bu tip bir rolde ilk kez ekranda göreceğim için heyecan duyduğumu yazmasam olmaz.

-Gençlik dizilerinde alışık olmadığımız kalitede (Güneşi Beklerken hariç o dizinin de yönetmenliğini çok beğeniyorum) görüntüler gördüm. Sıradan bir gençlik dizisi değil The O.C. uyarlamasına yakışır bir yerli dizi izleyeceğimiz bu fragmanla belirginleşti.

-Çağatay Ulusoy’dan Ryan olur mu diye sormuştum twitter’da yanıtı ben veriyorum, olmuş bile…

İyi seyirler…

Mehmet Akif Alakurt’lu Fatih İlk Fragmanıyla Ekranda

Mehmet Akif Alakurt’un Fatih Sultan Mehmet’i canlandırdığı Fatih dizisinin ilk fragmanı ekrana geldi. Dizinin detaylarını zaten takipçileri bileceğinden direkt ilk yorumlarıma yer vermek istiyorum.

– Muhteşem Yüzyıl gibi çıtayı çok çok yükseğe taşıyan bir diziden sonra Fatih’in sürekli bu yapımla kıyaslanacağı ve çok eleştirileceği kesin.

– Dizinin (fragmanda bile) müzikleri ilk anda izleyiciyi etkiliyor, tabi tüm tema müziklerini dinlemek lazım ancak görüntü yönetmenliği, kostüm seçimi de bizi iyi bir prodüksiyonun beklediğinin sinyalini veriyor.

-Tanıtımda geçen “Büyük Türk”, “Cihan imparatoru” sıfatları ve ilk fragmanda bile yer bulan bayrak detayı dizinin milliyetçi öğelere sırtını dayayacağını ilan ediyor adeta. Günümüzün “cihana yeten ülke” illüzyonlu dış politika stratejileri düşünüldüğünde bu muhafazakar söylemlerin rahatsızlık yaratmayacağı aşikar. En azından %50’li ekran başına oturtur dizi, ekran başında tutabilir mi onu zaman gösterir…

-Fragmandan bağımsız dizi beklentime gelirsek, Mehmet Akif Alakurt ve Gamze Özçelik’in oyunculuğundan şüpheliyim. Tabi ekrandan uzak kaldıkları sürede sıkı çalışmayla eksikler giderilmiş olabilir. Kıvanç Tatlıtuğ nereden nereye geldi ama bu önyargı izleyicide de olacaktır demedi demeyin. İyi ki bu role olmuş dediğim oyuncu ise Seda Akman, bu diziden hiçbir sahnesini izlememiş olmama rağmen kendisinden çok umutluyum. Oyunculuğunu seviyorum.

-Fatih tutar mı derseniz ilk bölümü izlemeden bir şey söylemek doğru olmaz. Büyük prodüksiyon olması, neoosmanlı hayranlığı pompası, popüler oyuncular seçmesi, iyi bir yönetmen ve sanat ekibi vadetmesi dizinin artıları ancak gerçekten oyunculuk izlemek isteyen seyircinin önyargılı olabileceği cast seçimi, Muhteşem Yüzyıl kıyası da dizi için baştan eksi… Zaman gösterecek, ilk bölüm sonrası daha doğru tespitler yapabilirim. İyi seyirler…

Fragman:

[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=9755Za4Cjs8&w=420&h=315]

Herkes onu konuşuyor, peki kim bu Murat Menteş?

Normalde TV yazıları ve yazdığım kısa öyküler dışında yazılarımı bu blogda arşivlemiyordum ancak geçtiğimiz haftalarda Dipnot Tablet dergi için bir portre hazırlamıştım onu da sizlerle paylaşmak istedim. Dipnot.tv Tablet Dergi 126. sayıda yayımlanan Murat Menteş portresi:

Murat Menteş Kimdir
Murat Menteş Kimdir

Gezi Direnişi üzerine kaleme aldığı gazetesi Yeni Şafak’ın diğer yazarlarına alternatif bir görüş sunan yazılarla sosyal ağlarda hedef noktası oldu önce. Ardından bir hafta sonu Türkiye’nin en çok satan iki gazetesinde birden röportajı yer aldı. Hürriyet Gazetesi’nde Ayşe Arman okurları karşı mahallenin aykırı yazarının popüleritesiyle tanışırken, Radikal Gazetesi okurları Gezi Direnişi sırasında üç başörtülü genç kadına mikrofon uzatan Yeni Şafak yazarının izlenim ve görüşlerine aşina oluyordu. O günlerde Menteş’in dergilerde yazılarının yayımlandığı ilk yazarlık günlerinden bugüne dek en popüler olduğu mecralardan birinde, Ekşi Sözlük’te ise gündem Ayşe Arman ile verilen gözlüklü pozlar ve Refah Partisi gençliğinin 1994′teki diyolog arayışını nasıl olur da Gezi Direnişi ile benzeştirebildiğiydi.

Herhangi bir konuda yorum yaparken özellikle tarafgirlik yapmamaya çalıştığını her röportajında üsteleyen Murat Menteş’e bu kez her “taraf”tan eleştiri geliyordu. Siyasi isimlerin danışmanlığını yapan kimi akademisyenler “Murat Menteş ne zaman siyasi konularda muhatap alınır oldu” diyerek Gezi yorumunu eleştirirken, sadık okurlar “popülerleşen Murat Menteş kimliği”nden memnuniyetsizliklerini veya Murat Menteş’in haklı tutumlarını yorumluyordu. 2013 yılının Haziran ayından bu yana bu ismi duymayan kalmadı. Peki, herkesin konuştuğu, tartıştığı, eleştirdiği Murat Menteş kimdi, nasıl popülerleşmekteydi, nasıl siyasi bir muhatap haline gelmişti?

Murat Menteş Biyografi
Murat Menteş Biyografi

“Kelimeler nimettir, nimetle oyun olmaz”

1974 yılında İstanbul’da doğan yazar, çocukluğunda bisiklet tamirciliği yaptı. Adını Cüneyt Arkın’ın canlandırdığı Kara Murat karakterinden alan Murat Menteş’in romanlarını okuyanların şaşırmayacağı gibi henüz o yaşlarda edindiği gerçeküstü bir kimlik daha vardı. Kendisi her ne kadar “kelimelerle oyun oynayan yazar” tanımına karşılık “kelimeler nimettir, nimetle oyun olmaz” dese de hayatla oyun oynamaya küçük yaşta başlamış, sihirbazlık numaraları öğrenmişti. Bir başka merakı boksa ise kısa sürede ringlere veda etti. (Şimdilerde bu merakla kitaplarındaki aksiyon dolu dövüş sahnelerinde karakterlerine ter attırdığı düşünülebilir elbette…)

Şiir, sinema yazıları ve denemeler yazarak kalemini okurlarıyla tanıştıran Menteş, Şehrengiz, Gerçek Hayat, Cafcaf, Nokta gibi dergilerde yazar olarak yer aldı, yazı işleri müdürlüğü yaptı, Afillifilintalar.com adlı blogta yazılar yazarak kollektif edebiyat anlayışına göz kırptı, Star Gazetesi için hafta sonu söyleşileri hazırladı. Kuzgunun Gölgesi (şiir, Yediiklim Yayınları, 1999), Kaosa Mütevazi Bir Katkı (deneme, Şule Yayınları, 2001), Aynalı Barikatlar (deneme, Şule Yayınları, 2003), Dublörün Dilemması (roman, İletişim Yayınları, 2005), Korkma Ben Varım (roman, İletişim Yayınları, 2009), Garanti Karantina (şiir, Sel Yayıncılık, 2010) ve Ruhi Mücerret (roman, April Yayıncılık, 2013) kitaplarına imza atan Murat Menteş kitaplarının adı kadar kapaklarıyla da ilgi odağı oldu.

Murat Menteş Dublörün Dilemması
Murat Menteş Dublörün Dilemması

İlk romanı Dublörün Dilemması’nın kapağında Alper Canıgüz, Onur Ünlü ve İhsan Gökdemir’in resimlerine yer veren yazarın ikinci kitabı Korkma Ben Varım kapağıyla çizgi roman severlerin dikkatini çekmiş, Ruhi Mücerret’in “yanardönerli” Cüneyt Arkın ve Orhan Gencebay fotoğraflı kapağı ise okurun sürprizlere hazır olması gerektiğinin işaretini vermişti. Muhafazakar kesimin pencereleri olarak bilinen Ülke TV, TVNet ve Yenişafak’ta kendine yer bulan yazar ile “karşı mahalle ile okurlarının” tanışmasının kitapları vasıtasıyla olduğunu söylenebilir. Öyle ki sosyal ağ ve kendisinin de yazarları arasında bulunduğu sözlüklerde Murat Menteş hakkında en çok yazılan cümlenin “Yeni Şafak yazarı olduğunu yeni öğrendim” olması bu okurların istisna olmadığını gösteriyor.

Yeni Şafak’ın Turuncu Pantolonlu Yazarıydı

Yazılarında muhafazakar kesimi eleştiriye de yer vermesi, Gezi olayları sırasında gazetesince hedef gösterilen sanatçı için aynı gazetede “Memet Ali Alabora tertemiz bir adamdır” yazısını kaleme almasıyla dikkatleri üzerine çeken Menteş’in Tvnet’e, ardından Ntv’ye konuk olduğunda Gezi Direnişi için konunun yalnızca ağaçlar olmadığını, gençlerin “baba değil kanka devlet” istediğini ve yalnızca yaşam tarzlarına müdahaleden hoşlanmadıklarını dile getirmesi “dış mihrak” ve “örgüt” açıklamalarının tartışıldığı İslamcı kesim içinde de alternatif oluşturuyordu. Siyasi yorumlarıyla öne çıkan, Yeni Şafak’ın turuncu pantolonlu yazarı olarak nam salan ve kendisini röportajlarında müslüman olarak tanımlamaktan çekinmeyen Murat Menteş’in “Türkiye’yi çok seviyorum ama bir türlü beğenemiyorum” sözleri ise neden romanlarının yanında siyasi yazılarla da varlık gösterdiğinin işaretiydi. Yazarak kendine varlık alanı yarattığını söyleyen yazarın romanları ise politikanın gerçekliğinin yanında okurlara fantastik bir dünyanın kapılarını aralıyordu.

Murat Menteş Özgeçmiş
Murat Menteş Özgeçmiş

Yaşasın Hızla Tüketilen Aforizmalar Çağı!

Neredeyse her paragrafta aforizmalara yer veren, sık sık kitap, film ve şarkılardan alıntılarla okuru kültürel bir seyahate çıkaran Menteş romanları kimi okurlarca pulp fiction akımının içinde sayılırken, kimilerince sinematografik eserler arasında sınıflandırılıyor. Kitaplarında kısa cümlelere yer veren, akıcılığı espri ve merak üzerinden besleyen Murat Menteş kendi deyimiyle “Romanı saatte 300 km hızla giden bir spor araba gibi tasarlayarak okura sıradan bir gizemden fazlasını sunuyor. Aforizmaları sosyal ağlarda “140 karaktere sığabilen” anlatıların gözdesi haline gelen yazarın popülerliğinin 2013 yılına, sosyal ağların kendi gündemini yarattığı döneme denk düşmesi de tesadüf sayılmaz. Kitabını reklam filmiyle tanıtan, muhafazakar kesimin yazarı olarak yaftalanırken erkek dergisine röportaj veren, popüler yeni bir tür yazarlık örneği gösteren Menteş’in Leyla ile Mecnun dizisinde birkaç saniye de olsa rol alması bu nedenle okurlarına şaşırtıcı geldi.

Kitaplarında sisteme muhalif karakterler işlerken, kapitalizmin aşkı da öldürdüğünü anlatan, Orhan Gencebay çalarken arabadan inilmeyeceğini öğütlerken, Coca Cola treni ile Pepsi gemisinin çarpışmasını okura anlatan Menteş’in edebiyata getirdiği bu sürprizli üslup ilginç karakter isimlerinin bile yadırganmamasını olmasını sağladı. Şebnem Şibumi, Nuh Tufan, Ruhi Mücerret, Nazlı Hilal bunlardan yalnızca birkaçı… Murat Menteş romanları sınırlı vaktini ve yoğun zihnini okuduğu kitaba birkaç saatliğine ödünç veren okur için gözü satırlarda dolaşırken yüzüne oturan gülümsemeyi afili bir afozimayla paylaşmaktan çekinmediğinden popüler, sık sık bölümlere ayrılan hikayedeki akıcılık ve kolay takip edilebilirlik sebebiyle zihinlerde hoş bir hatıra olarak kalabiliyor.

Murat Menteş
Murat Menteş

Her gün sokakta görebileceğimiz kadar sıradan dertleri olan ancak olağanüstü olaylar veya üstün teknolojilerle çevrelenen insanların gerçeküstü hayatını anlatan yazarın kurgusu hem samimi hem de bir o kadar hayaller dünyasına ait. Romanlarıyla övgü dolu sözler alan ancak siyasi yazı ve yorumları sonrası kimi köşe yazarlarınca desteklenirken kimilerince “hayal kırıklığı” olarak tanımlanan Murat Menteş, Ayşe Arman röportajı sonrası kimi okurlarının gözünde popüler bir isme dönüştü, benzetmeseverlerce Ahmet Hakanlaşmakla yaftalandı ve bu tartışmalar içinde daha da ünlü oldu. Ayşe Arman röportajının 3 gün sonrasında yazarı olduğu Yeni Şafak’tan istifa eden Menteş, şimdi her mahalleden birilerinin sevdiği birilerinin yargıladığı ama herkesin tanıdığı mahallenin “ünlü” ağabeyi…

GİZEM MERVE KABOĞLU

App. Store’dan iPad ve iPhone’nunuza indirmek için TIKLAYINIZ

Müzikseverlere İki Hatırlatma Akustikhane ve Evden Uzakta

Artık 6. sezonunda olan ve izleyici kitlesi azımsanmayacak sayıda bulunan programı yazma sebebim sürekli TV’de rastlamam. Abartmıyorum her kanalda Akustikhane var. Yeni bölümleri hangi kanalda yayınlanıyordu karıştırıyor insan izlerken.Şimdiye dek onlarca sanatçıyı konuk, birçok güzel ve özel kaydı dinleyicilere armağan eden program şimdilerde yeni bölümleriyle Cumartesi akşamları TV8’de.

 

Tabii bu yeni bölüm ilanı biraz indirgemeci oluyor zira program hafta sonu sabah, öğlen ve akşam farklı saatlerde, eski bölümleriyle, farklı kanallarda izleyicilerin karşısına çıkıyor. Şimdiye dek Skytürk, CnnTürk’te yayınlanan ve son durak olarak TV8 ekranlarında izleyiciyle buluşan Akustikhane programların Doktorlar’ı haline geldi. Nasıl Doktorlar farklı kanallarda günün her saatinde karşınıza çıkabiliyorsa Akustikhane de aynen öyle. Programın yapımcısını ve yeni kanalını bilmem ama benim izleyici olarak bundan hiç şikayetim yok zira program tam anlamıyla müzik ziyafeti vadediyor.

Şimdiye kadar onlarca ismi, farklı müzik tarzlarından müzisyenleri konuk eden programı şiddetle tavsiye ederken yeni bir programdan daha bahsetme gereği duyuyorum…

İnternet televizyonlarının her geçen gün arttığı günümüzde netd’nin Evden Uzakta programı beni bağımlısı haline getirdi. Her hafta perşembe günleri ortalama yarım saatlik yeni bölümü internet sitesine yüklenen Evden Uzakta geneli açık havada, güzel bir manzara eşliğinde alınan kaydının yanı sıra sunucusuz ve dış sessiz olmasıyla da ilgi çekiyor. İzleyicinin sanatçıyla birebir iletişimine imkan tanıyan, aradan sunucuyu çıkararak samimiyet seviyesini yukarı çeken programın konukları da alternatif sesler olarak anılan isimlerden seçiliyor. Bu yazıyı yazdığım günlerde program 4. bölümünü yayınlamış durumda. Her biri birbirinden değerli sesler ekrana geldi şimdiye dek aman diyeyim bakmadan geçmeyin…

Aşkın Bedeli Star’da Başlıyor

AŞKIN BEDELİ 9 Eylül Pazartesi itibariyle hafta içi her gün 13:00’de Star’da ekrana gelmeye başlayacak.

Aşkın Bedeli Dizisi
Aşkın Bedeli Dizisi

Yapımcılığını Düş Gezginleri Nilgün Sağyaşar’ın yaptığı dizi tiyatro kökenli oyuncuları ile dikkat çekiyor.

Başrollerini  Zeynep Aydemir (Selen Arıkan), Deniz Bolışık ( Sedef Kılıç Haznedar), Arda Öziri ( Poyraz Haznedar), Mert Yavuzcan (Taner Odabaş), Kevork Türker (Mümtaz Haznedar), Yeşim Alıç ( Betül Haznedar), Göktuğ Alpaşar (Ender Haznedar), Fahri Öztezcan ( Dr. Alper Karadeniz), Zafer Demircan ( Gülten Kılıç) Burcu Cavrar ( Özge Tuğlacı), Orkun Öngel (Aras Haznedar),  Serap Önder ( Hayriye Yılmaz), Erhan Mirahmetoğlu ( Ferhat Yılmaz), Zinnure Türe (Canan Solak) hepsi tiyatro kökenli isimlerin oluşturduğu dizinin çekimleri İstanbul’da gerçekleşiyor.

AŞKIN BEDELİ  KÜNYE

YAPIM: DÜŞ GEZGİNLERİ FİLM YAPIM DAĞ. HİZ. TİC. A.Ş.

YAPIMCI    :  NİLGÜN SAĞYAŞAR

MÜZİK : UĞUR AKYÜREK – ERSİN BİŞGEN

SENARYO    : ALİ ALPGEZMEN – AYSUN ERDOĞAN – MURAT CAN TÜRE

YÖNETMEN : CANAN EVCİMEN – ATİLLA CENGİZ

Aşkın Bedeli Star TV
Aşkın Bedeli Star TV

Aşkın Bedeli Hikaye 
Poyraz, Türkiye’nin sayılı şirketlerinden olan Haznedar Holding’in genç veliahtıdır. Karısı Sedef ile parmakla gösterilen bir çifttirler. Biricik oğulları Uğur altı yaşındadır. Baba Mümtaz oğlu ile gurur duyar. Ancak ailenin bu mutluluğu uzun sürmeyecektir. Çünkü kökleri yıllar öncesine dayanan bir düşmanlık nedeniyle, genç bir adam bu aileden intikam alma peşindedir. Üstelik şimdi elinde büyük bir koz da vardır.

Bir gün Sedef kaçırılır ve hem polis hem aile seferber olsa da kimse izini bulamaz. Ancak birkaç gün sonra Sedef, hiçbir şey olmamış gibi eve döner. Herkes mutludur ama bir terslik vardır: Küçük Uğur daha görür görmez Sedef’e bağırır: Sen benim annem değilsin. Poyraz şoktadır. Karısına ne olmuştur da oğlu onu istemez. Ya da karısı değilse eve gelen ve karısına tıpa tıp benzeyen bu kadın kimdir.

Oysa işin içinde şeytanın bile aklına gelmeyen bir plan vardır. İntikam peşindeki Taner, gerçek Sedef’i kaçırmış ve bir depoya hapsetmiştir. Yerine ise tüm aileyi yok etmek üzere başka bir kızı göndermiştir. Peki bu kız kimdir ve bu aile ile ne derdi vardır? Sedef eski hayatına nasıl geri dönecektir?…. Bundan sonra olaylar kimsenin tahmin edemeyeceği yerlere sürüklenecek, kim iyi kim kötü birbirine karışacaktır. Acaba bu fırtınadan sağ çıkmaya sadece aşk yetebilir mi?