Kanal D’nin Küçük Ağa dizisi ilk bölümüyle Kanal D’nin uzun süredir görmediği izlenme oranlarını elde ederek kanalını üst sıralara taşıdı. Dizinin lokomotifi Küçük Osman olarak tanıdığımız Emir Berke Zincidi… Öyle Bir Geçer Zaman Ki’de acıların çocuğu olarak ekrana gelen Zincidi bu kez anne ile babası ayrılan bir çocuk olarak muzırlıklarıyla ekranda.
Dizinin zamanlamasının çok doğru olduğunu düşünüyorum. Küçük Ağa, ekranda Aliye ile altı çizilen çocukların hikaye içindeki yerlerinin birer aktör olarak ekrana gelme ve Bir Şarkısın Sen ile devam eden Öyle Bir Geçer Zaman Ki ile zirve yapan “yetişkinleşen çocuk” sunumunun son örneği….
Öyle Bir Geçer Zaman Ki’de hatırlarsanız hikaye Osman’ın yani dizinin çocuğunun gözünden anlatılıyordu. Biz çocuğun yaşadığı travmatik sorun ve olayları Osman’ın mimikleriyle izlerken Taner Birsel’in yetişkin ve tok sesiyle mantık çerçevesine oturtuyorduk. Büyük Osman gelecekten bize seslenerek o anları daha sonraki yıllarda nasıl anlamlandırdığını ve nasıl hafızasına kazıdığını anlatıyordu. Böylece ekranda yüzü görünen “çocuk” yalnızca çocuksu sevimliliğiyle değil yetişkin mantığıyla da olaylara tepki gösteriyor ve zihnimizde büyüyordu. Bu hem dizideki gerçekçiliği perçinliyor hem de izleyiciye yorum kazandırıyordu.
Yorum kısmını biraz açalım… Şöyle ki… Magazin programlarında veya tiyatro sahnesinde geçen TV programlarındaki dış seslere baktığınızda duyduğunuz o tok ses size eleştirel yorum veya izleyici yorumu sunar. Yani magazin programında ekranda görünen kadına “rüküş” diyen veya komedi programında (Arkaşım Hoşgeldin iyi bir örnek) “Ne yapıyorsun arkadaşım?” diye soran o dış sestir. Yani o gücü elinde bulunduran, izleyici yerine sahnelenen kurguyu veya görüntüyü eleştiren, müdehale eden, izleyicinin sesi olan dış ses bir yandan da izleyicinin algısına yön verir bu tür programlarda. Öyle Bir Geçer Zaman ki özelinde düşürsek o dış ses bizi “bak bu sahne aslında sahnedeki çocuğun hayatına böyle etki etti” diyerek izlediğimiz duygusal anlatı ile düşünsel ve neden sonuç ilişkisine bağlı bir bağ kurmaya davet ediyordu. Bu açıdan Öyle Bir Geçer Zaman Ki’nin Türkiye dizileri içinde ekranda çocuk imgesi açısından dikkat çekici bir proje olduğunu düşünüyorum.
Keza izleyici dizinin yayınlandığı dönemde Emir’in çocuk karakterini de görmek, izlemek istememişti, öyle ki küçük oyuncu çıktığı Beyaz Show’da Osman’dan farklılığıyla tartışılmış, çocuk olduğu unutularak yapılan yorumlarla sosyal ağlarda en çok konuşulanlar arasında yerini almıştı.
Osman’ın başarısının ardından Küçük Ağa’nın da ilk bölümden bu derece ilgi çekmesinde ekranda yetişkinleşen çocuk görünümünün de bir payı var bana kalırsa. Yani hiçbirimizin sekiz yaşında bir çocuktan bu soyutlama ve kurgulama başarısını beklemediği aşikar ancak dizideki bu anlatı bize yabancı gelmiyor. Bir yandan çocuk sevimliliğini görsek de o çocuktan yetişkin “hinliğini” beklemek izleyici olarak alışkanlığımız olmuş durumda. Sezercik ve Yumurcak karşılaştırmalarından farklı olarak Emir Berke’nin ekranların “en yetişkin çocuğu” olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Küçük Ağa’ya başarılar dilerken dizinin başarısını casta indirgemek istemediğimi vurgulamak istiyorum. İlk bölüm izlenme oranlarının kesin bir başarı kıstası olmayacağını ancak potansiyeli belli ettiğini belirtirken “Küçük Ağa başka bir castla başarılı olabilir miydi?” sorusunu olumlu yanıtlıyorum. Elbette olabilirdi, tek kıstas oyuncu seçimi değildi ancak öncesinde zihnimizde hali hazırda “büyümüş” olan bir çocukla ekrana sürülmesi dizinin artısı dikkate değer. Elbette bu seçim de tesadüfi değil. Bu imgenin sonuçları ise ayrı bir yazı konusunu oluşturuyor.
İyi seyirler, Küçük Ağa Salı akşamları Kanal D’de.
Yazı Dipnot Tablet’te yayınlanmıştır… Dipnot Televizyon yazılarını ve çok daha fazlasını Dipnot Tablet dergide okuyabilirsiniz.
App. Store’dan iPad ve iPhone’nunuza ÜCRETSİZ indirmek