Huzur Sokağı ve Behzat Ç anaakım kanallarda türbanlı kadınlar gördüğümüz iki projeydi. Bir üçüncüsü ise NTC Medya’nın yapımcılığını üstlendiği Diğer Yarım oldu. Aslına bakarsanız dizinin basına yansıyan ilk adı “Öteki Yarım”dı, her ne kadar dizinin adı başından beri “Diğer Yarım” olsa da, gelin dizinin tam da ayaklarını bastığı şu ötekilik meselesine yakından bakalım.

Öncelikle hikaye yıllar önce ayrılan bir çiftin ikiz çocuklarını birbirlerinden kaçırmaları ile başlıyor. Mütedeyyin laz anne Meryem kızı Esma’yı aynı muhafazakar bakışla yetiştirirken, dizide “anarşist” olarak nitelenen baba Ecevit, Zeynep’i yetiştirirken kızkardeşi ve annesinden oldukça uzak bir karakter haline getiriyor. Ancak Esma ile Zeynep bir gün karşılaşıyor… Dizinin sonunda gerçekleşen bu karşılaşma öncesi ikiz kardeşlerin birbirlerinin eksik yanlarını tamamlayacak özelliklere sahip olduklarını gördük. Biri mini etekli diğeri türbanlı iki kadın yalnız stil olarak değil hayattarzı olarak da tam anlamıyla birbirleri için öteki durumda. Ancak bu ötekilik dizi içinde biraz fazla vurgulanıyor, biri Avrupa’da diğeri Asya yakasında oturuyor. Biri yemek yapmayı bilmiyor ama becerikli, diğeri biliyor ama beceriksiz… Biri edebiyata düşkün, diğeri hiç kitap okumuyor vs. vs… Dizinin sonunda yaşanan olay izleyiciye ötekiliği resmen parmakla gösteriyor, Bebek’te bir cafede tanımadığı ama mesajlaştığı radyocuyla buluşacak olan türbanlı kadın cafedekilerin bakışlarına maruz kalıyor bir de mekana gelen radyocu Tarık onun mesajlaştığı kadın olmasına ihtimal bile vermeyerek Esma’yı görmezden geliyor.

Gezi’ye Göz Kırpan Türbanlı Esma
Dizinin çıkış noktasının bu ötekilik olduğunun elbette farkındayım ancak son 10 yıldır iktidar olan görüşle özdeşleşen türban konusunun mağduriyet imasıyla ekranda yer bulmasının “muhalif” kanattaki izleyiciler için itici bulunabileceğini düşünüyorum. Elbette sermayenin el değiştirmesi ve değişen reyting sistemi ile siyasi bu kutuplaşmanın reytingleri altüst etmeyeceğini farkındayım ama sanırım bu dizinin senaryo ekibince de farkına varılmış ki dizi içinde bir sahnede türbanlı genç kadının Gezi İsyanı ile özdeş “Kesin bilgi yayalım” repliğini kullandığını gördük. Yani öteki görülenin bugünün ötekisine göz kırpmasını izledik. Önyargılara karşı dizinin mümkün olduğunca insani vizyonla meseleyi ele aldığını söylemem gerek.
İlk Tabuyu Yıkan Behzat Ç’ydi
Aslında Türban simgesine sahip olmasa da ekranda muhafazakar görüş hep egemendi, egemen de ve türban gösterimi bulunmasa da izleyici halihazırda cinsiyet rollerini kabullenmiş, muhafazakar kadınlarla iç içeydi. Yine de bunun desteklenecek bir yanı olmadığını söylemeliyim, ötekileştirmenin bir formu olarak ne yazık ki yıllarca ekranda tek bir türbanlı karakter görmedik… Elimizdeki ilk ve tek gerçekçi anlatım (Huzur Sokağı’nı kutuplaştırıcı görüyorum) Behzat Ç’ydi. İlk kez türbanlı bir karakter ekranda aşk yaşadı ve en önemlisi ayakları üstünde duran “başka” bir muhafazakar kadın çizdi. Diğer Yarım bize bu önyargıyı kıracak doneyi henüz vermiş değil, ancak gelecek bölümlerde farklılaşabilir. Örnek ver derseniz…
Diğer Yarım’da Poyraz’ın muhafazakar bir kadın istemediği ama kendisi için fedakarlık yapmasını beklediği hayatının kadını için tarifi şöyleydi: “Eteği biraz uzasın, topuğu biraz kısalsın, askılı yerine yarım kollu giysin, makyaj yapmasın… Aşk emek ister…” Bu elbette kadın bedeni üzerinde hak sahibi olduğunu iddia eden bir erkek söylemi ve bir kadın olarak bence rahatsız edici. Huzur Sokağı’nın da gözümde sınıflandırılmasına neden olan tam da bu noktaydı, Feyza değişerek öteki safta yer almayı tercih etti ve önyargılara karşı olunacak derken “doğru yolu bulduğu” imasıyla alkol alan, mini etek giyen eski Feyza’yı ötekileştirdi. Poyraz muhtemelen gelecek bölümlerde Zeynep ile tanışacak ve aşık olacak, dizinin turnusolu da işte o sahneler olacak. Bakalım Zeynep değişecek mi yoksa Poyraz sembollerin önemsizliği ile kendini mi değiştirecek. Aynı şekilde Esma yani türbanlı olan ikiz kardeş aşk yaşayabilecek mi? Aşkı hayatında nasıl konumlandıracak? Mağduriyetler ve ötekilik üzerine örnekler üreterek dizi sürebilir elbette ancak bu dizinin “farklı” olması işte bu kalıpları ne kadar zorlayabildiği ile ilişkili olacak bence.

Bir Selman Bulut Değil ama Sabri Hoca da Bildiğiniz İmamlardan Değil
Halihazırda bu kalıpları sarsmaya başlayan ise İmam Sabri karakteriydi. Keçi sakallı imamın musalla taşına yatarak öbür tarafa hazırlanması, aşık olması, şakacı üslubu ve işgüzarlığı umut verici. İtirazım Var’daki Selman Bulut kadar iddialı bir hoca değil belki ama buna da şükür. Dizinin reji ve postprodüksiyon ekibine de kolaylıklar diliyorum, tek oyuncunun oynadığı iki karakteri inandırıcı kılmak zor iş. Yıllar önce, henüz anakanallarda türban yokken bir yazı yazmıştım, “Türbanlı kadının reytingi yok mu” diye ve şöyle bitirmiştim: “Türbanlı kadına “kadın” gözüyle bakabilecek bir erkek karakter yazmak, (…) gelebilecek olası eleştirilerine kaşı dik durabilecek yapımcı bulabilmek biraz zor.” Bu cesareti gösterebilecek mi göreceğiz ancak NTC Medya’yı Huzur Sokağı’ndaki gibi platonik aşık olan ama aşkı yaşamayan kadın karakter Şükran gibi bir Esma yaratmaması umuduyla şimdiden cesareti için tebrik ediyorum.
Dipnot Televizyon yazılarını ve çok daha fazlasını Dipnot Tablet dergide okuyabilirsiniz.
App. Store’dan iPad ve iPhone’nunuza ÜCRETSİZ indirmek için tıklayınız
Gizem Kaboğlu