Bana bu ülkedeki en iyi kadın oyuncu kim diye sorsanız onun adını verirdim. Oyunculuğunda gördüğüm ince işçilik ile vicdanını dokuduğunu gördüm röportaj yanıtlarında. Tilbe Saran ile yeni filmi Çekmeceler’den, izleyiciyi sarsan oyunu Savaş’a, Şeref Meselesi’nden toplumsal yaralara kadar pek çok konuyu Dipnot Tablet için masaya yatırdık. Gelin siz de kulak verin:

+18 İLE VİZYONA GİRECEK ÇEKMECELER NELER ANLATACAK?
Zenne anlattığı hikayeyle popülerleşerek önyargılarla dolu bir ülkede önemli bir sayfa açtı. Şimdi Çekmeceler ile beyazperdeye gelmeye hazırlanıyorsunuz, bu kez sayfada neler olacak?
Bu sayfada kol kırılır yen içinde kalırsa nasıl hastalanılır işte bunu göreceğiz. Yokmuş gibi davranarak sorunlar yok olmaz, büyür, derinleşir ve sakatlar. Çekmeceler’de toplumsal rollerin sakatladığı hayatlara tanıklık edeceğiz. Ataerkilliğin kıskacında cüceleşen erkekliği ve susturulan kadınlığı göreceğiz. Aile dediğimiz müessese belki de sanıldığı kadar koruyucu, kollayıcı değildir bireylere. Bu zorla kutsanmış kurumu bir kez daha düşüneceğiz. Ve “adamdan sayılmak” (bu da ne demekse?!!) için ille de anne olmak zorunda hissetmiş yaralı kadınlar ve “taş fırın” erkeği yüküyle zedelenmiş kırılgan adamlar göreceğiz.
SANAT, ACILARI UNUTMAMAK İÇİN İNSANLIĞIN VİCDANI
Gerçekçiliğiyle sarsan bir oyundu Savaş, farkındalık yaratan oyunlardan biri olarak anıyorum. Tiyatro izleyen için de oynayan için de sorgulatan, rahat vermeyen bir sanat. Savaş sizi de benim kadar rahatsız etti mi?
Elbette! Zaten tam da bu yüzden, rahatsız olduğum için, bir daha asla demek için “Savaş”ı sahneledik.
Savaştan rahatsız olmayan herhalde sadece savaştan nemalananlar… Ama kim bilir eğer onlar bile açtıkları insanlık yaralarını gözleriyle görseler: yanan et kokusunu duysalar, o çaresiz çocuk gözlerinin içine baksalar, yılların yorduğu dedelerin ahlarını işitseler, ninelerin çaresizlikten daralmış yüreklerini hissedebilseler, tarumar ettikleri onca hayata tanıklık etseler, dünyamıza kimbilir ne güzellikler katacak nice çocuğu kolsuz bacaksız dilsiz bıraktıklarını bilseler belki değişir miydi dünya? Sanat, acıları unutmamak için tüm insanlığın vicdanı.
Sizin ağır yara aldığınızı düşündüğünüz toplumsal savaşlar oldu mu?
Olmaz mı? Biz daha düne kadar düşük yoğunluklu diye tanımlanan iç savaşta 40.000 insanımızı kaybettik. Şimdilerde güneyde sınırımız delik deşik, tüm ortadoğu kan gölü, batı timsah gözyaşı döküp el altından silah satıyor, adeta stok eritmeye çalışır gibi… Niye Irak’ta 1 milyon insan öldü? Niye? Ben bilmiyorum. Bosna’da niye kardeş kardeşi vurdu? Niye Suriye birbirine girdi? Anlamıyorum. Ezidiler, Ermeniler, Süryaniler, Keldaniler ve bu kutsal hilalde ilk medeniyetleri kurmuş nice kadim halk bir türlü rahat nefes alamaz? Niye yazın sıcağında kavrulur, kışın soğunda bir sıcak çorbaya hasret yaşar? Niye analar ağlar, babalar toprağa bakar? Niye İşid yaradan adına yaradanlığa soyunur? Cennet uğruna her yeri cehenneme çevirir? Teflon kaplı değiliz ki! Her gün bu felaketleri görüyorüz. Ve kurşun zehirlenmesi gibi yavaş yavaş kararıyor ruhumuz, umutsuzluk bataklığına saplanıyoruz. Biz bu memlekette travmanın alasını her gün yaşıyoruz. Hani dayak arsızı gibi travma arsızı olduk!
Kadın olmanın yarattığı toplumsal baskıdan bahsettiğinizi okudum bir röportajınızda, aslında her kimlik için baskı söz konusu. Tüm kimliklerle eşit var olabilmek için sizce toplumun neye ihtiyacı var?
Özgürlüğe, sağduyuya, vicdana, aşka!
KEREM, ŞÜKRÜ, BURCU… HEPSİ LİMONATA GİBİ…
Şeref Meselesi’ne gelelim istiyorum. Genç izleyicilerin diziye olan yoğun ilgisi malum, genç oyuncuların idolleştirilmesine bakışınızı merak ediyorum.
Şimdilik sadece şaşarak anlamaya çalışıyorum. Sanırım kendiliklerini oluşturmaya çalıştıkları bir zamanda gençler o ışıltılı dünyaya ait olduklarını düşündükleri kişilerle tutkuyla özdeşleşme arzusu duyuyorlar. Rüyalarının kahramanını onlarda buluyorlar. Rol modeli olarak o hayali kurgulara takılıyorlar.

Sizden dizideki genç meslektaşlarınız hakkında birer sıfat sarf etmenizi rica etsem onları nasıl tanımlarsınız? Kerem Bursin, Şükrü Özyıldız, Burcu Biricik gibi gibi…
Valla hepsi ev yapımı limonata kıvamında: ferahlatıcı, özel, tatlı, renkli, doğal…
Tilbe Saran’ın kariyerinde oynadığı karakterler içinde kendisi için unutulmaz olan nedir?
Hepsi… Sonia, Heloise, Molly, Julia, Gigi… Tüm oyunlar farklı yolculuklar, benzersiz maceralar, aşklar, kavgalar, hüzünler, sevinçler, dostluklar. Hayatım işte!
Bana öyle bir cümle söyleyin ki yaptığınız onlarca röportajda söylediğiniz şeylerden farklı bir şey olsun desem ne söylersiniz?
Susarım 🙂
Dipnot Televizyon yazılarını ve çok daha fazlasını Dipnot Tablet dergide okuyabilirsiniz.
App. Store’dan iPad ve iPhone’nunuza ÜCRETSİZ indirmek için tıklayınız.