FEMİNİST, AŞÇI, TÜRKİYE’NİN GENÇ YILDIZI… HAZAL KAYA’YI YAKINDAN TANIMAK İSTER MİSİNİZ?

Ayağını bastığı takozu bile ünlü eden genç bir oyuncu… Şaka bir yana Hazal Kaya’dan bahsediyorum. Birçok izleyici için Aşk-ı Memnu ile ünlü bir isim haline gelen Kaya 1990 Gaziantep doğumlu. 1 Ekim tarihinde dünyaya gelen genç oyuncu bir terazi burcu kadını. Hakkında en merak edilen sorulardan birine hemen cevap vereyim Hazal Kaya’nın boyu 1.58 ve tam adı Leyla Hazal Kaya. 8 aylıkken dünyaya gelen Kaya ilkokulu Gaziosmanpaşa İlköğretim Okulu’nda, liseyi İstanbul İtalyan Lisesi’nde okudu ve Balat’ta büyüdü. İstanbul Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi, Performans bölümüne 2009 yılında girdi. Sanatın çeşitli alanlarıyla küçük yaşlarda ilgilenmeye başlayan Hazal Kaya 7 yıl boyunca bale ve keman dersleri aldı.

Hazal Kaya kimdir
Hazal Kaya kimdir

MARAL DİZİSİ DE FİNAL KARARI ALDI

2006 yılından bu yana ekranlarda olan Kaya, Tofita, Ritmix ve Nescafe reklamlarının yanı sıra Sıla Taşların Sırrı ve Acemi Cadı dizilerinde de konuk oyuncu olarak rol aldı. “Genco” dizisinde Genco’nun kız kardeşi Özge karakterini canlandırırken Aşk-ı Memnu’daki Nihal ve Adını Feirha Koydum dizisindeki Feriha rolleriyle kitlelerce tanındı. Son Yaz Balkanlar’da Emine, A.Ş.K. dizisinde de Azra rolünü üstlendikten sonra ekranlara Maral adlı diziyle dönen genç oyuncunun yüzü her üç dizide de reytinglerden yana gülmedi. Kısa sürede ekranlara veda eden A.Ş.K’ın ardından TV8 ekranlarına gelen Maral da final kararı aldı.

Çalgı çengi, Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm, Ay Büyürken Uyuyamam, Bu Son Olsun, Mavi Dalga ve İtirazım Var ise güzel oyuncunun filmografisinde yer alan sinema filmleri. İtalyanca da bilen Kaya İtalya’da düzenlenen Roma Türk Filmleri Festivali’nde meslektaşı Mete Horozoğlu ile birlikte sunuculuk yaptı.

Hazal Kaya biyografi
Hazal Kaya biyografi

BABAM DİNDAR ANNEM SOSYALİST

Genç oyuncu 2011 yılında Elele dergisine verdiği röportajda babasını “dindar” olarak tanımlarken annesini ise “feminist” ve “sosyalist” olarak tanıtıyor. Anne ve babası avukat olan oyuncu 7 yaşındayken anne ve babası boşanma kararı aldı, Kaya iki tarafa da saygı duyduğunun altını çizse de annesinin dünya görüşünün üzerinde büyük etki yarattığını da belirtiyor. Demeç ve röportajları kadar dizide rol almak istemediği sahnelerle (bekaret kontrolü sahnesinde rol almayı reddettiği iddia edilmişti) ve sosyal sorumluluk projeleriyle de kadın hakları konusunda akvitist kimliğini açığa çıkaran Hazal Kaya’nın annesi de Mor Çatı kadın dayanışma derneğinin kurucularından. Ayşegül Kaya ayrıca İstanbul’un tarihi dokusunu ve efsaneleri ile beraber anlatan rehber İstanbul Bitmeden adlı kitabın yazarı. Kitap, 2013 yılında İnkılap Yayınevi aracılığıyla okurlarla buluştu.

Hazal Kaya Kim
Hazal Kaya Kim

HİÇBİR ERKEK BANA MİNİ ETEK GİYMEYECEKSİN DİYEMEZ!

Kaya mini etek konusundaki röportajıyla bir dönem gündem yatamıştı, başarılı oyuncunun sözleri birçok kadına örnek niteliğinde: bana kimse “Mini etek giymeyeceksin” diyemez mesela ya da sadece kadın olduğum için kimse bana bir şey söyleyemez. Çünkü bazen, bazı cümleler sadece kadın olduğunuz için kurulur size.”

HAZAL KAYA AYNI ZAMANDA PROFESYONEL AŞÇI

Ünlü oyuncunun bilmediğimiz yönlerine gelirsek. Hazal Kaya Mutfak Sanatları Akademisi’nde profesyonel aşçılık eğitimi aldı. Önce 8 haftalık yarı profesyonel bir eğitimle gastronomi merakının önünü açan genç oyuncu ardından profesyonel eğitime başladı.

Bir dönem aldığı kilolarla gündeme gelen Kaya, şeker hastası. Sıkı bir diyet ve egzersiz programıyla eski hali dönen ünlü oyuncunun kamp günleri ise Amerika’da geçti. Şimdilerde fit görünümüyle dikkat çeken Hazal Kaya, süre zarfında Edgemar Acting Studio’da Michelle Danner’dan da oyunculuk dersi aldı.

Hazal Kaya hangi takımlı sorusunun yanıtı ise Beşiktaş…

Hazal-Kaya-Besiktas-Dergisi

ARAP DÜNYASININ STARLARI ARASINDA

2015 yılında Türk dizilerini yayınlayan ve Türk magazin dünyası ile ilgili özel programlar yayınlayan Birleşik Arap Emirlikleri merkezli MBC kanallarında yapılan anketin sonuçlarına göre en fazla beğenilen Türk kadın sanatçılar anketinde 4. sırada yer aldı.

2014 yılında Malezya’da bir kozmetik markasının reklamı için kamera karşısına geçen ünlü oyuncu, bu reklam karşılığında 2 milyon dolar ücret aldığı iddia edildi. Hazal Kaya’nın rol aldığı güzellik ürünü reklamı, birçok Arap ülkesinde yayınlandı. 

https://www.youtube.com/watch?v=dXBVFuZyQCg

LEYLA, AŞKI MECNUN’DA BULDU

fft18_mf7065805

Hazal Kaya’nın adı daha önce tiyatrocu Sarp Bozkurt ve fotoğrafçı Cahit Baha Pars ile anıldı. Uzun birliktelikler son bulduktan sonra da ilişki sürecindeki gibi aşk hayatı konusunda demeç vermek istemeyen ünlü oyuncu şimdilerde meslektaşı, Leyla ile Mecnun’un Mecnun’u Ali Atay ile birlikte. Kameralardan uzak bir aşk yaşayan iki sevgilinin görüntüleri nadir olarak kameralara yansıyor.

Elveda Amirim, Hoşça kal Behzat Ç!

Behzat Ç. televizyonda yayın hayatına son verdi. Yakında yeni bir sinema filmiyle beyazperdede ikinci kez boy gösterecek olan “amirim”e bir veda yazısı yazmak da benim için şart oldu. Aslında yeni bir yazıdan ziyade bir hatırlatma metni kaleme alacağım. Behzat komiserle beraber neleri tartıştığımızı anımsatacağım.

Dizi hakkında bugüne dek ona yakın yazı yazmışım, 5 senedir TV yazdığım, dizi de senelerdir sürdüğü için bu sayı az bile belki. Gelin o yazıları tarayarak Behzat’ın bize hangi pencereleri açtığını konuşalım beraber.

Türkiye’nin sürekli mozaikliğinden, kültürel çeşitliliğinden bahsedildiği günlerde kaleme aldığım bir yazıda ekranda aynı çerçeveyi göremediğimizi yazmıştım örneğin. Kimi sunucuların eşcinsellik hastalıktır diye naralar attığı ekranlarda Behzat Ç’nin transfobi üzerinden nasıl ders verdiğini kaleme almıştım. Amirim olmasa ne yaparız demiştim, Hrant Dink cinayeti kabuk bağlatılmayan bir yara gibi her hamlede kanatılırken Behzat Ç’nin katilin onur pozlarına inat konuyu nasıl cesurca ele aldığını yazmıştım. Dokunulmaz denilene nasıl dokunulduğunu kaleme almıştım.

Ekranda Bir Ayrık Otu: Behzat Ç 

Mart 2012’de Behzat’ın “Ailenin temeline dinamit koyuluyor” tartışmasının aktörü olduğunu belirtmiştim. MHP Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen’in ”Behzat Ç. Adlı diziyle Türk ailesinin temeline dinamit konuluyor” suçlamasını kendimce yorumlarken Behzat Ç ailenin temeline dinamit kurmuyor, yalnızca o ideolojinin idealleştirdiği aile yapısına “uymuyor” ve çözülmeye karşı direnmiyor demiştim. Behzat’ın bir antikahraman olduğunun altını çizerken Temmuz ayında yazdığım bir yazıda Behzat Ç dizisindeki denklemin House MD’yi andırdığını ve Savcı Esra’nın yerinin dizide hiçbir zaman dolmayacağını anlatmıştım. Nasıl Cuddy olmadan House M.D.’nin son sezonu eski tadı vermediyse Savcı olmadan da Behzat Ç’den aynı tadı alamayacağız demiştim ki son sezonda ben o eksikliği hissettim.

Aralık Gündemi Hazal Kaya’nın Kiloları 

Aralık ayına geldiğimizde ise Behzat Ç, Hazal Kaya’nın kilolarıyla gündem olmuştu. Ne olursa olsun devamlılığın önemli olduğunu yazarken hatırlatmıştım zayıflık dayatımı ve kilo üzerinden eleştirilerin kabul edilemez olduğunu. Bir oyuncu fiziksel görünümü nedeniyle yerden yere vurulamaz, yapılmamalı bu demiştim… Hele ki Behzat Ç gibi anlattıkları bu seviyeden çok üstte olan bir dizide…

KCK Konuşuldu, İzleyici Behzat Ç’yi Boykot Etti 

Biraz daha yakın tarihe dizinin 79. Ve 80. Bölümüne geldiğimizde ise dizinin HES eylemleri ve KCK tutuklamaları üzerine nasıl gündem yarattığını görmüştük. “Beyaz kürt” esprisini izleyenler hatırlayacaktır, o bölümde Pozantı Cezaevi’ndeki taciz olaylarını haber yapan gazetecinin KCK’dan gözaltına alınmasına da, akademisyenlerin tutuklanmasına da değinen dizide, milliyetçi kanattan gençlerin meşru olarak gördükleri açıklamalarına da yer verilmişti. Kürtçe savunma yapmak isteyenlere hak tanımayan hakim de resmedilmişti, kızını Kürt ve Alevi olan bir gençle evlendirmek istemediği için müstakbel damadı öldüren adam da. Harun’un milliyetçi çıkışları Behzat’ın telkinleriyle karşılık bulurken sosyal medya Behzat Ç boykotuyla sarsılmıştı. Bir grup milliyetçi izleyici diziyi boykot kararı alırken, sosyal medyada “tahammülsüzlüğün” ispatı iletiler timelineları kaplamıştı. Örneklerini yazıda yayımladığım bu çıkışların Behzat Ç’nin bu kez kendi izleyicisinin bile bir kısmının tahammül edemediği kadar derin bir açığı yakaladığının işareti olduğunu yazmıştım. Bu ilginç detay kimseye “eyvallah”ı olmayan dizinin kendi seyircisine bile nasıl boyun eğmediğinin kanıtı şimdilerde baktığımda…

Asker Tabusu Dizinin Konusu 

Dizi hakkında yazdığım son yazı ise dizinin 91. Bölümü üzerineydi. Ucu askeri sisteme dayanan bölümde tertipçilikten disko ceasına kadar birçok uygulamanın izlerini görmüştük. Tam da Sivag Balıkçı’nın davası gündem oluştururken, Kıbrıs’ta emrindeki erlere tecavüz ettiği iddiası gündemde olan rütbeli asker konuşulurken bu bölüm sıradan bir eleştiriden ziyade “ithaf” gibiydi.

İzlediğimiz elbette bir kurguydu ve Behzat Ç bitti. Behzat Ç. günümüzde kurgunun içine gerçekçi anlatıları da korkmadan yerleştirebilen ender işlerdendi. Bu yüzden, Hrant Dink cinayeti, trans bireylere şiddet gibi konulara değindiği için sudan sebeplerle üst kurullar tarafından (sigara, alkol vs) cezalandırıldı. Behzat Ç ayrık otuydu, görmezden gelinenlerin kurguyla göz önüne getirilmesiydi. Ekranda pek çok ilke imza attı dizi, izleyicinin kimisine Bomonti birayı sevdirdi, kimisine Ankaragücü maçlarını takip ettirdi. Komedisiyle, aşklarıyla, mutsuzlukları ve başarılarıyla bir ekibin hikayesi gösterilse de bir odada bile dizi çekilebileceğinin, absürt komedi bir diziyle ortak bölüm çekilebileceğinin ispatı oldu.

Şimdi söylenebilecek tek şey teşekkür ve ekipten daha iyi iş beklentileri, temennileri. Ekranda kilometre taşı olan bir işe imza atan tüm ekibe teşekkürler… Elveda Amirim…

Behzat Ç.’den Askere, Elvan Doltan’dan Çalgı Çengi ekibine Mesaj Var!

Behzat Ç.'den Askere, Elvan Doltan'dan Çalgı Çengi ekibine Mesaj Var!

Behzat Ç. Bu hafta efsanevi bir bölümle ekrana geldi. Dizinin 91. bölümünde bir cinayetin aydınlatılmasını izlerken aslında yüzlerce, binlerce ölümü yad ettik. Ucu askeri sisteme dayanan bölümde tertipçilikten disko ceasına kadar birçok uygulamanın izleri vardı. Öyle ki, dizide askerlerin sevdikleri için doldurdukları kasetlerin örneklerinin içinde bile “Ya intihar ederim ya tüğerim”cümlesi geçiyordu.

Temizlenen tuvalete çamurlu botlarla girip yerleri yeniden temizleten kıdemli asker de yer aldı senaryoda, komutanın ziyareti ve yeşil sevgisi için çalıları yeşile boyayan askerin trajikomik hali de… Ağaca selam veren er de gördük bölüm içinde, işkenceye varan ceza idmanları sebebiyle “eğitim zaiyatı” olarak ölümü kayıtlara geçen askerin acısını da.

Elbette hikayenin bir yüzüydü bu, ölen erin ailesine davanın peşini bırakmayacaklarını söyleyen adaletli albay da yer aldı hikayede. “Asker kötüdür” boşboğazlığı değildi 91. bölümde altı çizilen.

Ancak tam da Sivag Balıkçı’nın davası gündem oluştururken, Kıbrıs’ta emrindeki erlere tecavüz ettiği iddiası gündemde olan rütbeli asker konuşulurken bu bölüm sıradan bir eleştiriden ziyade “ithaf” gibiydi.

Dizide oğlu öldürülen babanın şu yakarışının Sevag Balıkçı’nın babasını aklımıza getirdiği gibi dizinin son 8 dakikası eminim benim gibi birçok izleyicinin boğazına bir yumruk oturttu: “Oğlumu öldürsünler diye askere göndermedim, eline kınayı öldürsünler diye yakmadı anası. Davul zurnayla uğurladık, ağıtla karşıladık. Düğününü yapacaktım toprağa gömdüm, konvoyla eller üstünde uğpurlandı, cenaze arabasıyla geri geldi. Asker nedir? Asker annenin babanın komutana emanetidir, emanete böyle mi sahip çıkıyorlar? Şimdiye kadar ölenlerin hangisinin sorumlusu bulundu? Her gün gazeteler yazıyor her gün kaç çocuk ne uğranı kara toprağın altına giriyor? Vatanı mı kurtardılar, neden ölüyorlar amirim? Kimi dayanamıyor vuruyor kendini, kimi kavga ediyor vuruyor birbirini… Böyle düzen olur mu, bu mu peygamber ocağı?”

İzlediğimiz elbette bir kurgu, ancak Behzat Ç. günümüzde kurgunun içine gerçekçi anlatıları da korkmadan yerleştirebilen ender işlerden. Bu yüzden, Hırant Dink cinayeti, trans bireylere şiddet gibi konulara değindiği için sudan sebeplerle üst kurullar tarafından (sigara, alkol vs) cezalandırıldığını düşünüyorum ister istemez. Artık gerçekçi bir bakış mı, yoksa paranoya mı dersiniz bilemiyorum ama izleyicilerin çoğunda da Behzat’ın sindirilmeye çalışıldığı kanısı mevcut. Öyle ki dizinin bu haftaki bölümü Star TV HD’de hata yapılarak dizinin reklam dönüşünde başa sardı. Bu bile hemen sosyal medyada, “izletmemek için böyle yapıyorlar” eleştirilerine neden oldu.

Baskı var mı, yok mu yoruma açık ancak bilinen, görülen bir şey daha var. Sevag Balıkçı gibi askerde tertip kurşunuyla ölen gençler, Hırant Dink gibi etnik kökeni sebebiyle rütbe alamayan erler, asker intiharlarını yaş depresyonuna bağlayan Savunma Bakanları, zorunlu askerlik maddesi ve yeni yargı paketinde bile yalnızca kılıfı değiştirilen “askerlikten soğutma” maddesi olan bir ülkede yaşıyoruz. Behzat Ç. bize bunları hatırlattığı için bu sezon şanslıyız, gününün yarısını TV karşısında geçiren bir ülkede önümüzdeki sezon hangi işlerden medet umacağız bilmiyorum.

Elvan Dalton: “Çalgı Çengi Ekibi Hakkımı Vermedi”

Geçtiğimiz günlerde bahsetmiştim, Dipnot.tv’nin online yayınları TV’ye alternatif oluşturuyor diye. Bu hafta Kenan Taş’ın moderatörlüğünü üstlendiği Geyik Muhabbeti programının konuğu Çalgı Çengi filminin efsanevi şarkısının sahibi Elvan Dalton’du. Ankara sokaklarının değişmez sesi programda filmle ilgili soruları da cevaplandırdı.

İşler Güçler ve Çalgı Çengi projelerini ayakta alkışladığımı okurlarım bilir, ancak izlerken bu başarıya gölge düşüren cümleler duydum ünlü şarkıcının ağzından. Videosu da internette şu linkte (http://www.youtube.com/watch?v=YJ1QQD8FfFg&feature=plcp ) bulunan programda Elvan Dalton tam olarak şu sözleri sarfetti: “Filmi ticari olarak hiç düşünmedim, ben gönülden verdim şarkımı. Onların da vermiş olduğu bir söz var, film vizyona girdiği zaman herkes hakkını alacak dendi ama hak almayı bırak Elvan Dolton’u unuttular. Ben ücret almadım onlardan, şarkıyı istedikleri zaman o insanları ilk ve son görüşüm oldu. Sonra Ahmetgille (Ahmet Kural) karşılaştık Gazi Üniversitesin’de, gittim ki söyleşi var. Kuruş almadım ben, para verdik de demezler herhalde. O yakışmaz onlara, imzayı verdik biz ama para almadık kendileri bilirler.”

İddia ne kadar doğru bilmiyorum, ancak programı izleyen herkesin aklında bu soru işareti oluştu. Şimdi beklediğim yapım şirketinden bir açıklama. İddianın doğru olup olmadığı konuşulmalı, zira üçüncüsü de yolda olan iki iyi projeden bahsediyoruz ve gülmeye hasret kaldığımız günlerde ilaç niyetine bir doz tavsiye edilen projelerin adının yanında bu iddiaların durmasını izleyici olarak sindiremiyorum. Niyetim zan altında bırakmak değil, TV yazarı olarak şüphelere açıklık getirmek. Bakalım Çalgı Çengi ekibi, Elvan Dalton’un iddialarına ne diyecek?

Haftanın Televizyon Gündemi: Hazal Kaya’nın Kiloları

Behzat Ç. Bu hafta efsanevi bir bölümle ekrana geldi ve bölüm kadar konuşulan bir konu da diziye konuk oyuncu olarak dahil olan Hazal Kaya’nın kilo almış görüntüsüydü. Dizinin devamlılığı üzerinden ele alırsak eleştirilerde haklılık payı var. 2 sezon önce, dizinin ilk bölümünde ölen Berna’nın ölmeden önceki anlarına dönülen sahnelerde Berna’nın kilolu hali, ölüm anındaki durumu düşünülünce hayli farklı görünüyordu. Buradan eleştirenlere eyvallah ama bu noktadan neredeyse “hiç” eleştiri görmedim.

Eleştiriler “yarasın toromanıma” düzeyinin üstünde değildi. Hal böyle olunca sormadan edemiyor insan nedir bu kadınlara dayatılan güzel olma baskısı! Ekranda güzellik faşizmi var diye defalarca yazdım ve yine yineliyorum, var! Yaratılan güzellik kalıbı içinde olmayanlar yerden yere vuruluyor. Bu tavır kadın bedenini kamulaştırıyor ve putlaştırıyor. Herkesin ekranda gördüğü kadının bedeniyle, kilosuyla “alay etme”, “yerme” hakkı var.

 

Nasıl rol aldığı sinema filmi için verdiği kilolarla Kuzey Güney dizisine devam ederek Kuzey’i mutasyona uğratan Kıvanç Tatlıtuğ yerden yerer vurulmadıysa sırf fiziksel görüntüsü üzerinden Hazal Kaya da eleştirilmemeli. Devamlılık derseniz, onu tartışalım eyvallah!

 

Bir TV yazarı olarak bana sorarsanız tabi ki oyuncu dizinin sürekliliğine dikkat etmeliydi. Elbette Hazal Kaya muhtemelen çekimden 1 hafta önce gelen konuk oyunculuk teklifi üzerine 1 haftada onca kiloyu verecek değildi ancak en azından bu hassasiyetle çekimlerde farklı açılar kullanılabilirdi. Hiçbir neden o başlıkları haklı çıkarmaz o ayrı…

 

Behzat Ç. Artık Bir Kahraman!

Behzat Ç.’nin ilk bölümlerini izlerken “Bu adam şiddet yanlısı”, “Nasıl gözaltındaki birine böyle davranır”, “Sorguda tekme atan polis yere göğe sığdırılamıyor” dediğimi hatırlıyorum. İlk bölümleri izlerken bu “şiddeti meşrulaştırma” eleştirileri Behzat’ın bir antikahraman olduğu yorumuyla karşılık bulmuştu.

Behzat Ç.’nin özellikle 3. sezonunda izlediğimiz karakter ise antikahraman olmaktan çok uzak. Bunu eleştiriden ziyade tespit olarak paylaşmak istiyorum. Elbette Behzat 80. bölümde de sorguda adam dövdü ancak KCK tutuklamaları ve ötekileştirme politikaları üzerinden şekillenen senaryo içinde bu karşı cevaba gerek kalmayacak ölçüde açıktı mesaj. Harun’un “Madem Türkçe biliyorsun neden Kürtçe konuşuyorsun” mesajı ve eylemci Kürt ailelere “Türkçe konuş” bağırışının ardından eylemciler tarafından taşlanması da aslında farklı pencerelerden de konunun ele alındığının göstergesiydi. Behzat’ın ılımlı tavrının üstüne Harun’un karşı çıkışlarına rağmen sosyal medyada dizinin bu kadar olumsuz tepki alması da biraz önceki “Behzat artık bir kahramandır” tezimi doğruluyor. Zira insanlar 80 bölüm normalize edilmediği için aykırılığıyla sevdikleri Behzat’ı 80. bölümdeki politik duruşuyla  karşılarına almayı tercih ettiler.

 

Behzat Ç’nin 79. bölümdeki “Parasız eğitim ve HES eylemlerine katılmak, hak aramak, ne zaman terörizm oldu” sözlerine karşı çıkan olmamıştı. Demek izleyicinin bir kısmının alerjisi olan şey aktivizm veya terör başlığı altındaki her suç değil Kürt konusuymuş.

 

Pozantı Cezaevi’ndeki taciz olaylarını haber yapan gazetecinin KCK’dan gözaltına alınmasına da, akademisyenlerin tutuklanmasına da değinen dizi, milliyetçi kanattan gençlerin meşru olarak gördükleri açıklamalarına da yer verdi. Kürtçe savunma yapmak isteyenlere hak tanımayan hakim de resmedildi, kızını Kürt ve Alevi olan bir gençle evlendirmek istemediği için müstakbel damadı öldüren adam da.

 

Behzat Ç. 80. bölümü dokunulması zor bir konuyu farklı pencerelerden ele alarak geçirdi, buna rağmen bir grup izleyici diziyi boykot kararı aldı, sosyal medya karıştı. Dizinin yayınından bir gün sonra KCK’da belediye dalgasının yapılması ise tabloyu biraz daha netleştiren bir “tesadüf” oldu. Bu tepkiden çıkarılacak sonuç ise Behzat’ın artık bir antikahraman olarak değil kahraman olarak algılandığı…

 

Dizideki “Ben senin superogunum Behzat” sözleri de aklıma Avrupa Yakası’nı getidi, böyle ciddi bir konu ele alınırken bile önce Beyaz Kürt lafıyla sonra süperego esprisiyle yüz güldürmeyi başaran Ercan Mehmet Erdem’e teşekkürü borç bilirim.

Savcı’sız Behzat Ç, Behzat Ç Olur mu?

Biliyorsunuz Behzat Ç dün büyük bir para cezası aldı, cezanın nedeni ise dizide 17 dakika alkol alınmasıydı… Konuyla ilgili yazı yazmamı isteyen, görüşlerimi merak eden okurlardan mesajlar aldım ancak sizleri iki ay kadar önce Radikal Gazetesi’nde yayınlanan bir yazıya havale etmenin daha doğru olacağına inanıyorum. Benim yazmadığım bu yazı konuya bambaşka bir perspektif sunuyor, ve Behzat Ç’nin neden RTÜK’ün hedef tahtasında olduğunu çok güzel açıklıyor. Zaten konuyla ilgili yazılması gereken yazının yazıldığı kanaatinde olduğumdan ceza konusunun daha fazla üstünde durmuyor ve yine diziyle ilgili başka bir tespitimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sürekli bir Behzat Ç izleyicisi değilim, ancak Behzat Ç üzerinden yapılan tartışmalarda verilen cevabı çok net hatırlıyorum. Her argüman Behzat Ç’nin bir antikahraman olması üzerinden sonuca bağlandı bugüne kadar, haksız da değildi, Behzat Ç’nin kahraman olduğu iddiası dizide hiç güdülenmedi. Bahsedildiği üzere, Behzat ideal bir adam değildi, idealleştirilmeye çalışmıyordu ve link verdiğim yazıda da altı çizildiği gibi norm dışı olması zaten onu ayrık otu yapıyordu.
Ancak dizide Behzat’ı “anti”leştiren yani onun sunduğu karakterin karşıtını oluşturan bir “öteki” daha vardı. Bir kimliğin varoluşu için nasıl ötekinin olması gerekliyse, yani renk olarak mavi olanı tanımlamamız için bir mavi olmayanın varlığı zorunluysa, dizide de Behzat’ın norm dışı hallerini destekleyecek “daha normal” karakterin veya karakterlerin olması da zorunluydu. Behzat’ın akıl dışı, öfke kontrolündeki karakteri daha akılcı bir kişi kurgusuyla senaryoda desteklendi, yani karakter kendi gibi olmayan üzerinden tanımlandı ve tamamlandı. Behzat yalnızca norm dışı olduğu için değil, dizideki diğer karakterlerin zıttı bir alternatif olduğu için de bu kadar benimsendi. Özetle dizide biz Behzat Ç gibi 5 karakterin öyküsünü izleseydik, o bizim için bu kadar çekici olmayacaktı veya Behzat bizim gibi olsa o öteki desteği alınmasaydı dizi bu kadar önplana çıkmayacaktı.
Malumun ilanı olan bu bilgilendirmeyi yaptıktan sonra geçtiğimiz sezonda bu dengenin nasıl sağlandığına beraber bakalım. Defalarca yapılan bir benzetmenin üstünden nemalanmak istemediğim için konuya deyinip sonuca varalım. Behzat Ç’de geçen sezon denge unsurlarından biri Şevket biri ise Savcı’ydı. Denklemin bilinmeyenleri karıştıysa gelin başka bir örnek üzerinden açıklayalım.
Hukuk, yani belirlenmiş kurallara uymak, boyun eğmek ve onların devamlılığını sağlamak üzerinden tanımlanan bir işle iştirakla biçimlendirilen Savrı karakteri Behzat’ın panzehiriydi. Bu dengeyi başka örneklerle de açmak gerekirse, nasıl House M.D.’de House’un denge ağırlığı Cuddy ve Wilson ise öyle… Wilson dizinin son bölümünde açıklandığı gibi House’un vicdanıydı, House’un asla kendine ait bir vicdanı olması gerekmedi, çünkü Wilson zaten halihazırda House’un iyi yanıydı. Bu karşılaştırma üzerinden Cuddy yönünde de yol alabiliriz. Cuddy nasıl House’u dizginleyen bir otorite figürü ise Savcı da Behzat için oydu. El freniydi, ana kumandaydı…
İşte böyle kurgularda bir karakteri öteki olmadan düşünemezsiniz, dengesini yitirir, o olmadan eski karaktere asla dönemez. Bir dizinin tutması için bu denklemin sağlanması ne kadar önemliyse, tutan bir işte denklemin korunması önemli veya bilinçli olarak bozulması da bu derece kontrollüdür. House M.D. dramatik bir sonla arşivde yerini aldı, Behzat Ç için bu denklem bozumunun ne kadar sağlıklı kalanacağı ise tarafımca şüpheli… Önümüzde bu bozulumun yeni bir kurulum için elverişli olmadığına dair iki antikahraman üzerinden yapılmış bir karşılaştırma varken daha derin bir açıklamaya gerek olduğunu düşünmüyorum. Behzat Ç izleyicisi nasıl ikinci sezonda ilk sezonun tadını aradıysa, üçüncü sezonda da ilk iki yılın izleri aranacaktır. Nasıl House’un sekizinci sezonunun Cuddy’li bölümleri arattıysa, nasıl House hayatına Dominica’yla devam edememiş, Wilson’ın omuzlarına yüklediği tüm sorumluluklar nasıl sonunda Wilson’ın hastalığıyla çözümsüz hale gelmişse aynen öyle… House bencilliğiyle Behzat’a fark atsa da başka problemleriyle aykırılıkta onunla yarışıyor. Bu nedenledir ki, Behzat Ç’nin finalinde Behzat’ı da gömersek şaşırmayın. Böyle karmaşık denklemleri çözümü de aynı denklemi dengelemek kadar zor zira…
Sonuca gelirsek Savcı Esra’ya veda niteliğinde olan bu yazı biraz geç yazılsa da öngörümün gelecek sezon tutmamasını diliyorum. House için Cuddy’siz 1 sezon bile izleyicide özlem yarattıysa, Savcı’sız 1 sezon da aynı şekilde Behzat Ç izleyicisini hasrete düşürecek gibi geliyor.

Behzat Ç ailenin temeline dinamit mi koyuyor?

 “MHP Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen, ”Behzat Ç. Adlı diziyle Türk ailesinin temeline dinamit konuluyor. Bu dizide biri savcı ile diğeri emniyet görevlisi evlenmeden, nikahsız birlikte yaşıyorlar. Emniyet görevlisi rolü gereğe savcı rolündeki bayana çok sert davranıyor. Bununla ilgili bir girişiminiz oldu mu?” sorusunu yöneltti.
Bakan Şahin, bu soruyu yanıtlarken, ”Kadını ikincil hale getiren ve şiddeti özendirici dizilerden bir anne olarak ben de rahatsızım. Toplum hem şikayet ediyor hem izliyor” dedi. Bu konuda toplumsal bilinci yükseltici çalışmalar yapılması gerektiğini belirten Şahin, ”Ya da şikayet mekanizmasını güçlendirmek gerekiyor. Sivil inisiyatif güçlendirilirse bu tarz dizilerin yayından kaldırılmasına yönelik bir baskı mekanizması kurulabilir. Bu alanlarda daha toplumsal duyarlılığı artıracak çalışmaların güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.”
Şimdi burada ezbere söylenen “kadını ikincil sınıfa koyma” meselesine biraz değinmek lazım. Evet Savcı Esra ile Behzat zaman zaman sert tartışmalar içine giriyor ancak bu tartışmalar “sen kadınsın” şeklinde aşağılamalar değil veya kadın üstünden biçimlenen diyaloglar olmuyor. Öyle ki genelde bir vaka üzerinde fikir ayrılığına düşünüyorlar veya ikili ilişkilerde olabilecek tartışmalar yaşıyorlar. Belirtmek gerekir ki kadınla tartışma yaşayan her erkek ve her tartışma konusu, kadını ikincil kategoriye sokmaz! Ha eğer kadının konumunu ikincil hale getiren tartışma değil nikahsa ona da şöyle bakmak gerekir fikrimce: Nikahsız yaşam erkek egemen bir toplumda kadını ikincil sınıfa koymak olarak algılanır, yani nikah bir statü göstergesi olur kadın için bu bakış açısıyla. Nikah bahşedilmeyen, oyalanan kadın mağdur mu olur? Nereden tutsanız elinizde kalıyor eleştiri…
Evet, Behzat Ç’de başka açılardan rahatsız olduğum konular var. Örneğin sorguda kişiye tokat, tekme savurması ancak Behzat Ç senaristlerinin zaten bir kahraman yaratıyoruz iddiası yok ki. Aksine katıldıkları her programda bizim yarattığımız bir antikahraman ve bu kadar sevilmesine şaşırıyoruz diyorlar. (Geçtiğimiz aylarda katıldıkları programlara göz gezdirin isterseniz) Bu taraftan ele alırsak da Behzat Ç’nin nikahsız yaşamı özendirmediğini veya kadını ikincil konuma itmediğini söyleyebiliriz. Çünkü yapımcılar, senaristler, oyuncular bile onun bir rol model olamayacağı kounsunda beyanlarda bulunuyor, ki beyan yetmez öyle etkiliyor derseniz ben kişisel gözlemim çerçevesinde herhangi bir etki de göremiyorum.
Burada konuşulması gereken iki başlık var, Behzat Ç eleştirisi kadın üzerinden mi yapılıyor aile üzerinden mi? Kadın üzerinden yürütülüp aile ile sonlandırılan bir eleştiri bu. Aile yapısının temeline dinamit konuluyor sözü o nedenle bu eleştirinin ana fikri. Onun nedeni de Esra ile Behzat’ın nikahsız ilişkisi! Bana gore aile olmak illa resmi bir bağ gerektirmiyor, günümüz aile yapısının özel mülkiyet hakkıyla beraber çıktığını ve temelinde zaten bir şekilde “şirket ilişkisinin” yattığını düşünürsek ikili ilişkilerin resmileşmesi elbette devletin isteyeceği bir durum. Çünkü aile devlet nezninde bireyi kontrol mekanizmalarından biri ancak yalnızca nikah olmadan beraberlik yaşayan insanlar dizide görünüyor diye ailenin temeline dinamit konulmaz. Kimse ekranda “aaa nikahsız yaşıyorlar hadi biz de boşanalım” demez. Devletin görevi aileyi değil bireyi korumaktır (her ne kadar bakanlıklar bile adlarını öyle koysalar da) buradaki tartışma aile kurumunun dinamitlenmesi değil, ideolojik çerçevede varsayılan ideal aile yapısının toplumda değişmeye uğraması ve bundan duyulan kaygı.
Geçenlerde akademik bir televizyon eleştirisinde de okuduğum ve hak verdiğim gibi, toplumda muhafazakarlık çözüldükçe medya muhafazakarlaştırılarak nabız yavaşlatılmaya çalışılıyor. Özetle toplum zaten değişiyor, diziler burada değiştiren değil, değişimi gösteren ve çözülmeyi durdurmaya çalışan öge durumunda. Yani Behzat Ç ailenin temeline dinamit kurmuyor, yalnızca o ideolojinin idealleştirdiği aile yapısına “uymuyor” ve çözülmeye karşı direnmiyor.