Evlilik denince akla gelen ilk isim o… Sosyal sorumluluğu kişisel görev addeden, yalnızca bir sunucu değil, aktivist bir kadın… Kitaplar yazan, çok okuyan, “çeyizim filmlerim” diyebilecek bir sinefil… Sizleri Esra Erol ile samimi bir sohbete davet ediyorum. Eleştirilerel yorumlara sağduyuyla yanıt veren, olgunluğuyla şaşırtan, Türkiye’nin en çok kopyalanan formatlarından birinin nasıl mucidi olduğunu zekice yanıtlarıyla ispatlayan Esra Erol, Dipnot Tablet’in sorularını yanıtladı. Mutlu evliliğin sırlarına, düşün dünyasında Esra Erol’un nasıl biri olduğuna, evlilik programı formatına kadar açık sözlü o sorular ve yanıtlar sizlerle…
Kategori: Röportajlar
Gizem Kaboğlu röportajları bu kategoride arşivleniyor. Gizem Kaboğlu’nun farklı mecralar için yaptığı röportajlara ulaşabilirsiniz.
Wilma Elles: PATLAMAK ÜZERE OLAN BİR BOMBA GİBİYİM
Türkiye’nin Carolin Yenge’si olarak tanınan Wilma Elles şimdilerde Filinta’nın Anita’sı olarak ekranda. Dizide bir Alman ajanını canlandıran güzel oyuncu Anita ile diziye geri dönecek olmanın heyecanını yaşıyor. Wilma Elles yeni doğan ikiz bebeklerinden Filinta’nın başarısına kadar pekçok konu hakkındaki sorularımızı samimiyetle yanıtladı. Güler yüzüyle gönlümüzü çalan Elles’in disiplini ve Türkçe’ye hakimiyeti ise bizi kendisine hayran bıraktı. Gelin Dipnot Tablet için gerçekleştirilen bu özel röportaja kulak verin.
TÜRK İSMİ ALMAYI DÜŞÜNÜYORUM
İstanbul’u andığınızda “Hayatım burada değişti” dediğinizi okudum, o değişiklikte neler oldu?
Evet, İstanbul’da hayatım çok değişti. İlk önce 1 Milyon nüfusu olan küçük şehir Köln’den bir Metropol’e taşındım. 4 yaşından beri oyunculuk yapıyorum. Almanya’da oyunculuk okulunu daha yeni bitirdim, ilk sinema filmleri orada çevirdim ve değişik dizilerde oynadım. Ama İstanbul’da ilk defa bir dizide bir başrol oynadım. Ve hemen hemen her gün her gün kameranın önündeydim. Üstelik başka bir dilde!
Bu değişimi sağlayan hayatınızda kırılma yaratan isimler kimler?
Beni ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’ dizisinin yönetmeni Zeynep Günay Tan’a tavsiye ettiği için hala Mustafa Kolos’a çok müteşekkirim. Ve bana ilk rol teksti gelir gelmez, audiotion için bana türkce tekst ile yardım eden ve bana şans dileyen Zeynel Cal’a teşekkür ederim. Hayat yolum üstünde boyunca karşılaştığım bütün insanlara, iyi ya da kötülere, hepsine çok müteşekkirim. Onlar bana çok şey öğrettiler ve şimdiki var olduğum yeri onlara borçluyum.
Türkiye’de hangi ismi kullanmayı tercih edersiniz, Aslı ismini aldığınız gazetelerde yazıldı. Doğru mu?
Aslı ismini hiç bir zaman almadım. Sadece ilginç taraf şu; soyadım Elles’in Türkçesi Aslı demektir. Wilma ismini çok seviyorum. Ama bir Türk ismi de istiyorum ve hala bu konuda düşünüyorum.
HOLLYWOOD’DA NE VARSA FİLİNTA’DA DA VAR!
Sizin kadar çeşitli rol oynayan bir oyuncu daha yoktur herhalde. Anita’da sizi heyecanlandıran neydi?
Çok teşekkür ediyorum (Gülüyor) Çok sevindim. Hakikaten buna çok önem veriyorum. Her rol bir öncekinden çok farklı olsun diye isteyen bir oyuncuyum. Ve farklı farklı yönetmenlerle birlikte çalışmayı seviyorum. Çünkü her farklı yönetmenin projesi bana komple yeni bir dünyanın kapısını açıyor ama Anita, benim şu anda kadar en ilginç rolüm oldu diyebilirim. Anita Von Wilhelm, Almanya’nın başbakanının kızı… Hem Avrupa’nın en ünlü sanatçısı, hem de bir ajan! Üstelik ilk kez Osmanlı İmparatorluğu’na geliyor cünkü, Rusya ve Osmanlı İmparatorluğu arasında bir savaş başlatmak istiyor. Bundan daha büyük bir şey olabilir mi sizce??? Daha heyecanlı bir rol düşünebilir misiniz? (Gülüyor)
İzleyici neden Filinta’yı tercih etmeli?
Filinta dizisi ilk önce çok heyecanlı! Hikâyeler nefes kesici, film kalitesinde çekiliyor.
Cannes’da yoğun ilgi gördü diziniz, yabancı ülkelere de satıldığı haberlerini alıyoruz.
Hollywood’ da ne varsa artık Filinta ile Türkiye’de de o var. Filinta izleyen herkesin ‘Woww!’ diyebileceği bir dizi! Aşk, aksiyon, tarih, gerçeklik, fantezi, müthiş senaryo, yönetmenlik, kamera, makyaj, saç, kostüm, dekor, oyunculuklar… Hepsi mükemmel!
Bu da başarıyı getiriyor…
Elbette… Ayrıca hepimiz işimizi çok seviyoruz… Bu enerji seyirciye de yansıyor, onlar da sinerjiyi hissediyor tabii ki.
Geçtiğimiz sezon Filinta’ya döneceğinizi söyleyerek ara verdiniz, Anita Filinta’ya neler getiriyor? Meraklanmalı mıyız?
Ben de çok meraklıyım… Bu hafta çekimlerim başlıyor. Ama kesin bir şey var ki; Anita patlamak üzere olacak bir bomba olarak geri dönecek çünkü ben de öyleyim, enerji doluyum. Zaten bir sanatçı aslında hiç ara veremez… Hep kendini ifade etmek, üretmek ister…
Anita şarkıcılık ve dans yetenekleriyle sahnede, sizin dans ve müziğe yeteneğiniz var mıdır? Rol sizi zorluyor mu?
Daha önce de bir şarkıcı oynamıştım. Ama Anita karakterinde ilk defa canlı performansımla, bütün ekibin önünde bir şarkı söyledim. Üstelik de tanımadığım bir ekibin önünde… (Gülüyor) O beni çok heyecanlandırdı tabii ki. Ama çocukken 8 yıl boyunca çok iyi bir Jazz Dance grubu üyesiydim. Alman nasyonal turnuvasına katılıp, o yaş grubunda, üçüncülük ödülü kazanmıştık.
BEN DE ZOR GÜNLER GEÇİRDİM AMA PES ETMEK YOK
Köln Üniversitesi’nde Siyaset Bölümü İslâm Bilimleri’ni birincilikle bitirdiniz. Anita da ajanken, Türkiye’deki meşhur ajan paranoyası size de denk geldi mi merak ediyorum. Sizi ajan zannedenler oldu mu?
Oldu gerçekten. Kerem mesela, Türkiye’nin siyaseti ve tarihi hakkında nasıl bu kadar bilgimin olduğuna, neden Büyükelçilerle tanışıyoruz vs… Hep şaşırmıştır. (Gülüyor) Ama ben burayı, bu ülkeyi çok sevdiğim için her şeyi öğrenmek istedim ve öğrenmekteyim çünkü kendimi burada evimde gibi hissetmek istedim.
Aynı dönem ekranda olduğunuz Meryem Uzerli ile bir dönem sıkça karşılaştırılıyordunuz. Kendisinin Almanya’ya gidişini ve şimdi yeniden dönüş kararını nasıl değerlendiriyorsunuz? Siz böyle bir risk alabilir miydiniz?
Biz birçok aynı şeyleri yaşadık, aynı tecrübeleri elde ettik. Ama bizim karakterlerimiz çok farklı olduğu icin bu tecrübeleri farklı değerlendirdik. Ben de bazen başka bir kültüre alışma aşamasında, iş yoğunluğunda ya da başarının getirdiği psikolojik baskıdan dolayı, başka insanlara güvenip güvenmeme kararsızlığımdan, ayrıca hamileliğimden dolayı zor dönemler geçirdim. Bu dönemde birçok olumlu bakış açılarına yönelen felsefeler ve arkadaşlarım bana çok yardımcı oldu. Bu sayede mutlu bir sekilde devam ettim. Hayatın içinde hiçbir zaman pes etmek yok! Buna inandım.
DÖRT ÇOCUK İSTİYORUM
Kendisi de ikiz olan biri olarak sormak istiyorum, ikiz annesi olmak, ikiz çocuk büyütmek nasıl bir şey?
(Gülüyor) İlk önce bir bebeğin büyüdüğünü görmek ve bu dünyayı keşfetmesine yardım etmek dünyadaki en keyifli şey. İkiz büyütmek çok güzel ama sen hep ikizine aynı eşit zamanla sarılmak, tutmak, aynı şeyi öğretmek peşindesin. Özellikle Terazi burcu olduğum için ikizlerime hep adil davranmak istiyorum.
Oğlunuza Milat Aristo Kerem, kızınıza ise Melodi Bita Oleka isimlerini koydunuz. Bebeklerinize neden üçer isim verdiniz?
İlk önce ailemde herkesin iki ya da üç ismi var… Bu bizim geleneğimiz. Biz ilk önce bir Türk ismi istedik. İkinci isimlerini Avrupalı bir isim olmasını ve üçüncü isimlerinin de bir akrabanın ismi olmasını istedik. Akraba isimlerini verdikçe cocuklar bereketiyle geliyor.
İki ülke kültüründen çocuklarınıza kazandırmak istediğiniz en iyi özellikler, değerler neler?
Bizim için önemli olan çocuklara genel insani değerleri öğretmek: Mesela her zaman kendine ve başka insanlara saygılı olmalarını, kendilerine güvenmelerini aşılamak. Gerisi zaten gelir.
Dört çocuk istediğinizi okumuştum, ikizlerden sonra yeniden sormam gerek hala kararlı mısınız?
Kesinlikle, dört çocuk istiyorum. (Gülüyor) Allah nasip ederse…Bu hayatta bebeklerden daha tatlı bir şey yok ama tabii ki ilk önce ikizlerimizi büyüteceğiz inşallah. 5- 6 sene sonra kardeşler dünyaya gelse güzel olur.
Röportaj: Gizem Kaboğlu
Damla Sönmez Röportajı | Deniz Karaoğlu Röportajı
Tiyatro Pürtelaş’ın yeni oyunu Parçacıklar, Damla Sönmez ve Deniz Karaoğlu oyunculuğuyla sahneye taşınıyor. Yönetmenliğini Tamer Can Erkan’ın yaptığı oyun ışık tasarımı ve müzikleriyle de beğeni kazanıyor. Parçacıklar’ı oyunun başrolleri ile konuştuk… Hayatımda birbiriyle bu kadar eğlenceli didişen çok az partner gördüğümü söylemem gerek, elbette birbirlerinden röportaj esnasında kopya çekmekte de eşsizlerdi… Gelin Parçacıklar’ı, hayatı, projeleri ve aklımıza takılanları konuştuğumuz bol düşüdürücü röportaja kulak verin. Eğlendirirken sorgulatan oyuna yakışan, güldürürken düşündüren o söyleşi sizlerle:
Organik bal üretimi yapan bir adamla, kuantum hakkında araştırmalar yapan bir kadının hikâyesini neden izlemeliyiz?
Deniz Karaoğlu: Kafalarını açacağız… (Gülüyor) Oyunumuzun zor bir izleği olduğunu farkındayız ama oyunun 3. dakikasından sonra oyun zaten kendini anlatıyor.
Oyunu izlemek için entelektüel bir birikim gerekiyor mu?
Damla Sönmez: Konuda entelektüel birimi olan, kuantum fiziğini biraz bilen insanların alabileceği şeyler var. Bir yandan da çok çok basit bir yerden görülebilen bir ana fikir var. “Her şey farklı şekillerde yaşanıyor ve her şey aynı anda yaşanıyor.” Biz çok önemsiziz, büyütmeye gerek yok… Bizler parçacıklarız aslında bir şeyi bütünlüyoruz sadece.
Bu bir teselli oyunu mu?
Deniz: Yazarımız Nick Payne bu oyunu babasını kaybettikten sonra yazmış. Bu teselli durumu ister istemez metinden sızıyor.
Okumaya devam et Damla Sönmez Röportajı | Deniz Karaoğlu Röportajı
Alp Yenier Röportajı “DİZİ MÜZİKLERİNİ DİNLEYİP UNKAPANI’NDAN ALBÜM YAPALIM DİYE ARADILAR”
Dizi müzikleri artık yalnızca sahnelere ruh katmıyor, müzik sektörünü de yönlendiriyor. Bugüne kadar Uçurum, Benim Hala Umudum Var, Gunahkar, Acil Aşk Aranıyor, Çilek Kokusu, Aşk Yalanı Sever, Tatlı İntikam gibi pek çok dizinin müziklerine imza atan Alp Yenier ile dizi müziklerini konuştuk. Meslektaşların kulaklarını çınlattık, dizi şarkılarının nasıl seçildiği konusunu aydınlattık, yetenekli dizi fanlarına çağrıda bulunurken, sezonun en hit dizilerinden Tatlı İntikam’ı da bol bol andık. Müzik, dizi ve muhabbet dolu söyleşi sizlerle…
Dizileri izlerken sıkıldığınız olmuyor mu?
Bence hikayenin içine girme meselesi önemli… Diziler uzun evet ve bunun önüne geçemiyoruz, bu gerçeği kabul ediyoruz. Yoruluyoruz, sıkılabiliyoruz da ama hikayeye inanınca, işi sevince yapılıyor.
Müziklerini yaparken en keyifle izlediğiniz proje neydi?
Hepsinin yeri ayrı ama ilk göz ağrısı Uçurum olduğu için çok başkaydı. O zaman süreler de daha makuldu… O keyfi yaratanlardan biri de yönetmen, senarist ve yapımcı üçgeni oluyor. O ruhta çok güzel şeyler çıkıyor. Uçurum dönemi Unkapanı’ndan beni arayıp albüm yapmak isteyenler oldu.
Nasıl yani?
Enstrümantal müzik albümü teklifi geldi baya…
Emir Benderlioğlu Röportajı | Emir Benderlioğlu Röportaj
Kızkaçıran filmi vizyonda… Filmin başrollerini Emir ve Ceren Benderlioğlu çifti paylaşıyor. Emir Benderlioğlu, Kızkaçıran filmini, Evli ve Öfkeli dizisini, eşi ile başrol deneyimini ve mutlu evliliğin şifrelerini Dipnot Tablet okurlarıyla paylaşıyor. Kendisini “Evli ve Arabalı” olarak tanımlayan başarılı oyuncu ile keyifli bir sohbete ne dersiniz?
Okumaya devam et Emir Benderlioğlu Röportajı | Emir Benderlioğlu Röportaj
Deniz Celiloğlu Röportaj | Deniz Celiloğlu Röportajı
Gecenin Kraliçesi ile ekranda olan Deniz Celiloğlu ile Dipnot Tablet Dergi için uzun uzun söyleştik… Röportajın anahtar kelimeleri ile Deniz kimdir derseniz: Permakültür meraklısı, tam bir mutfaksever, her daim sevgilisi olan, insanoğlunun yalnızlığını dert edinen, müzikle uğraşmaktan keyif alan başarılı bir oyuncu o… Oyunculukla ruhunu tedavi eden, tiyatro sahnesini de ihmal etmeyen, kendi deyimiyle “analog” yaşayan biri… Daha yakından tanımak isterseniz sizi aşağıdaki açıksözlü satırlara davet ediyorum.
Kimliğini en çok göçmenlik üzerinden tanımladığını düşündüm röportajlarını okurken… Kimlikler yaraların olduğu yerlerde oluşur denir. Sen nasıl yaralandın?
Aidiyetsizlik. Bir göçmenin en belirgin ve baskın olarak hissettiği duygu budur. Ben gerçi 3 yaşımdaydım Türkiye’ye geldiğimde, yazlar dışında burada büyüdüm, okula burada gittim. Fakat benim burada bir geçmişim yoktu, akrabalarım, kuzenlerim, başkaları gibi yazlarımı geçirdiğim yazlık arkadaşlarım olmadı. Kişi geleceğini geçmişi üzerine kurar. Benim geçmişim yoktu bu ülkede, geleceğimi kurarken de biraz el yordamıyla daha çok hayal gücüyle geldim üstesinden. Büyük ihtimalle beni oyunculuğa iten şey de bu oldu.
Nasıl bir yönelim bu biraz daha açar mısın?
Ben bütün ilk gençliğimi bu duygu ve yaşamıma etkileriyle boğuşarak geçirdim. Karakterini yaratma aşamasında herkesin hayatta bir takım sınavları oluyor. Ya o sınavlardan geçip saglıklı bir kişilik olusturuyorsun, ya da kalıp bütün bir hayat ceremesini çekiyorsun. Benimki de buydu. Aidiyet. Oyunculuk okumam bu anlamda en büyük yardımcım oldu. Kendini en karanlık ve en mahrem kuytu köşelerine kadar tanımadan, bilmeden bir başkası olmanız imkansız. Aslında bir şekilde iyi oyuncu olmak için çabalarken, ruhumu ve kişiliğimi de tedavi etmiş oldum.
“Bütün bu oyunculuk serüveninde benim için tanrı senarist.” demişsin, Türkiye’de kimin yazdığı bir eserde rol almak istersin?
Keşke Fatih Akın olsa, fakat artık sinema bile yapmıyor sanıyorum. Yavuz Turgul çok güçlü bir hikaye anlatıcısı, çok inandırıcı. Semih Kaplanoğlu’nu takip ediyorum son zamanlarda, Berkun Oya’ya değişik bir hayranlığım var. Kafasını çok seviyorum. Özellikle tiyatroda… Fakat televizyonda bu işi en iyi yapan isim Meral Okay’dı, Onunla çalışabilmeyi çok isterdim.
Okumaya devam et Deniz Celiloğlu Röportaj | Deniz Celiloğlu Röportajı
Oyunculuk İş Makinesi Operatörlüğüne Benziyor…
Karagül’ün Baran’ı Mert Yazıcıoğlu ile dizinin başarısından, okuma merakına, oyunculuk serüveninden hakkında merak edilenlere kadar pekçok noktaya değinen bir söyleşi gerçekleştirdik. Özel hayatı konusunda sessiz kalmayı tercih eden genç oyuncu, mütevazılığı ve disipliniyle ise adeta başarısının sırrını Dipnot Tablet ile paylaştı. Çocukluk hayallerinden bugüne uzanan, eğlenceli bir Mert Yazıcıoğlu söyleşisi sizlerle…
“O FİLMDE FİGÜRANDIM”
Dedemin İnsanları ve Kayıp Şehir’den sonra bu meslekte 3. projen ve oyunculuğun övgü topluyor. İşletme okuduğunu biliyorum, Ümit Çırak’tan oyunculuk eğitimi almışsın ancak yarım kalmış…
Öncelikle teşekkür ederim.ÇağanIrmak’ın yönetmenliğini yaptığı Dedemin İnsanları filmine figüran olarak gittim. Birkaç arkadaşımla beraber eğleniriz diye düşünmüştük. Ama o set havası, o kargaşa çok ilgimi çekti. Ben nasıl oyuncu olabilirim diye kendime sordum, hala da sormaya devam ediyorum. Değişen bir şey yok. İstanbul Aydın Üniversitesi’nde dört senelik işletme fakültesini ikinci sınıfta bırakma kararı aldım. Açık konuşmak gerekirse okumak istediğim bir bölüm değildi. Kayıp Şehir dizisiyle birlikte Ümit Çırak’tan oyunculuk atölyesinde eğitimime başladım. Onu da Karagül dizisi yüzünden bırakmak zorunda kaldım.
Kendini nasıl geliştiriyorsun, doğal bir yeteneğin yansımasını mı izliyoruz biz yoksa bir sırrın var mı?
Diziden vakit buldukça kitap okumaya ve film izlemeye çalışıyorum. Bildiğiniz gibi Gaziantep’te çekim yapıyoruz bu yüzden yeni çıkan oyunlara da gidemiyoruz. Yani yaptığım ekstra bir şey yok. İltifatınız için çok teşekkür ederim. Öyle bir sırrım yok. Zaten bir sırrım olsa bile bunu size söylemezdim diye düşünüyorum. (Gülüyor)
Açıköğretimde okuduğun doğru mu?
Evet açıköğretim Fotoğrafçılık ve Kameramanlık okuyorum.
İlk rolü uykucu şirin olan bir çocuğa dönerek soruyorum şimdi Karagül’ün prensi olmak nasıl bir duygu?
Karagül konusunda çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Çünkü böyle büyük bir işi, daha üç-dört aylık set tecrübesi olan, iki senelik eğitiminin dört ayını tamamlamış on dokuz yaşında bir gence teslim etmek cesaret ister. Bana tekrar teşekkür etmek düşüyor sadece.
Oyun boyunca uyudun mu cidden merak ettim.
Aklımda kalan hikaye şu; Oyunun başında uykucu şirin uyur. Herkes zehirli keki (bizde zehirli börekti tabii) yer. Bir tek uykucu şirin yemez. Oyun sonunda uyanıp bütün köyü Gargamel’in elinden kurtarır. Hatırladığım kadarıyla hikayesi buydu.
Çocukluktan devam edelim, bir insan neden iş makinesi operastörü olma hayali kurar?
Nasıl bir çocukluk geçirmişsem artık neden olduğunu bilmiyorum. Ama bizim ülkemizde herkes iş makinesi çalışırken onu izlemeyi sever. Ben çok gördüm elinde çay,oturup bina yıkılışını izleyen insanları. (Bunlardan biri de benim) Ondan olsa gerek. Beni neden izlemesinler ki diye düşünüp iş makinesi operatörü olmak istemişim herhalde. (Gülüyor) Bir düşününce yaptığım işle biraz benziyor aslında.
KARAGÜL’ÜN BAŞARISINDA EN BÜYÜK PAY ONUN…
Herkesin hayatında kırılma yaratan isimler vardır, sende bu isimler kimler?
Ahmet Cemal. Ümit Çırak Atölyesi’nde eğitim alırken Ahmet Cemal kültür tarihi hocamızdı. Derslerimiz inanılmazdı.Ben tam hayır,olmayacak derken çok elimden tutmuştur. Kırılma noktası yaratan isim diyorsak sadece Ahmet Cemal. Saygılar…
Ünlü bir senaristle off the record bir sohbetimizde Karagül’ün tutma nedeninin genç oyuncular ve hikayeleri olduğunu düşündüğünden bahsetmişti. Buna katılır mısın? Başarının sırrı sence ne?
Karagül’ün başarısının sırrı için somut bir cümle kuramam. Çok klişe olacak ama Karagül’de çalışan herkesin bu başarıda payı var. Fakat en büyük payda Yönetmenimiz Murat Saraçoğlu’na aittir.
“ROL GEREĞİ RUJ SÜRMEM GEREKİRSE SÜRERİM”
Hayranların ruj sürdüğünü zannediyormuş, sen de o post yüzünden “tabii ki hayır” diye açıklama yapmışsın. Burada maço bir tavır seziyorum, serde biraz maçoluk var mı? Oyuncu ekranda öyle olması gerekiyorsa ruj da sürmez mi, gerekirse sürmez misin?
Ruj sürüyor mu sürmüyor mu meselesi o kadar büyütüldü ki bende artık bir cevap vermeliyim diye düşündüm. Maçoluk değil de açıklama yaptım diyelim. Eğer canlandırdığım karakter gereği ruj sürmem gerekirse tabi ki sürerim. Ancak Baran Şamverdi karakteri ruj sürüyorsa bir sıkıntı var demektir. Bakalım,belki bir gün bir Pedro Almodovar filminde olabilir… Bilemeyiz..
Söz konusu şehir dışı işse, kesin bir playstation ekibiniz vardır. Kimler var o grupta?
Biz daha çok Can Atak’la tavla oynamayı tercih ediyoruz. Çok çekişmeli geçiyor. (Gülüyor)
Müzikle de ilgin olduğunu duydum, enstrüman çalıyor musun? Sesin güzel mi, ilgi ne boyutta?
Enstrüman çalmayı çok istiyorum ama daha hiç yol katedemedim. Sesim güzel mi, hayır berbat. Müzik dinlemeyi çok seviyorum. İnsanın ruh halini saniyesine değiştirebilen bir şey. İlaç gibi. Düşünce yapınızı değiştiriyor.
Çok okuyan biri olduğun izlenimine kapılıyorum, neler okursun?
Dediğim gibi setten vakit kaldıkça mutlaka kitap okumaya çalışıyorum. Bilim içerikli kitaplara karşı daha bir ilgim var ama elime geçen her kitabı okurum.Şuan da Marlon Brando’nun Annemin Öğrettiği Şarkılar ve Linda Seger’in yazdığı Senaryoda Unutulmaz Karakterler Yaratmak adlı kitapları okuyorum. Yani mesleğimle ilgili kitaplar.
Başucu kitabın hangisi?
Başucu kitabım ”Peter Watson – Fikirler Tarihi:Ateşten Freud’a”.
“MARLA SINGER İLE AŞK YAŞAMAK İSTERDİM”
Varsayım soruları sormak istiyorum birkaç tane: Daha önce uyarlanmamış bir kitabı seçme şansın olsa hangi kitapta hangi rolü oynamak istersin?
Uyarlanmışı söylemek istiyorum. Anthony Burgess – A Clockwork Orange – Alex . Çok isterdim. Sonuçta yönetmen Stanley Kubrick!
Bir roman karakteriyle aşk yaşayabilecek olsan kimi seçerdin?
Chuck Palahniuk – Dövüş Kulübü – Marla Singer ama filmdeki Helena Bonham Carter’ ın oynadığı Marla Singer’dan bahsetmiyorum. Benim hayalim daha farklı. Sonuçta romanı okuduğunuzda herkesin kafasında başka bir Marla Singer’ı oluyor.
Hangi konuda, kimin iltifatını duymak istersin?
Ben rahmetli Babamdan dünyanın en güzel cümlesini duydum. “Bir kez daha dünyaya gelsen, seni yine böyle yetiştirirdim.” dedi. Bunun üstüne bir cümle söylemek anlamsız olur.
Google’da hakkında en çok arananları da cevaplandıralım mı?:
Mert Yazıcıoğlu boyu kaç?
1.78
Mert Yazıcıoğlu Kimin Oğlu?
Babam Ayhan Yazıcıoğlu
Recep Yazıcıoğlu ile akrabalığın var mı?
Recep Yazıcıoğlu ile bir akrabalığım yok.
Şiven özellikle başarılı bulunuyor, gerçekte nerelisin?
İstanbul’da doğup büyüdüm.
ERKEKLERİN KOMEDİSİ ÇEKERKEN ÇOK ZORLANDIM
Sol Şerit filmi komedinin sol şeridinde yol alan, temposu yüksek bir yol filmi. 25 Mart’ta vizyona giren filmi yönetmeni İnci Balabanoğlu Ahıska ile konuştuk. Sorularımızı yanıtlayan başarılı yönetmen, dizilerden sinemaya attığı bu ilk adımı Cine Dergi için değerlendirdi. Ankara’dan Denizli’ye uzanan bir yol öyküsünün anlatıldığı filmde; Sertan Erkaçan, Deniz Baysal, Cem Aksakal, Ceyda Ateş, Memetcan Diper, Sermet Yeşil, Burak Satıbol, Özgürcan Çevik, Selin Şekerci gibi oyuncular rol alıyor. Filmi sinemalarda bulabilir, keyifli sohbetine şu satırlarla şahit olabilirsiniz… Şimdiden iyi seyirler.
BAŞROL OYUNCULARINA “SİZ KOMİK OLMAYIN” DEDİM
İlk filmin Sol Şerit, aslında biz seni dizilerden biliyoruz. Film ile dizi çekmenin nasıl farkları var?
Bir kere filmde karakterin-olayın, sonunu başını biliyoruz, bu rejiyi çok daha güçlü kılıyor. Televizyonda 150, 160 dakika iş çekerken bazen gelen tepkilere göre karakter revize edilebiliyor. Böyle durumlarda karakterin nereye gideceğini biz de bilemiyoruz . neden, sonuç ilişkisi de alt metin de vakit darlığından dolayı, her zaman sağlıklı kurulamıyor. Film, üzerinde daha çok çalışmaya imkan tanıyor. Elbette dizide de filmde de elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz ancak bir günde 25-30 dakika çekmekle, 6-7 dakika çekmek arasında kalite, kendinden kattıkların ve aldığın keyif anlamında elbette fark var.
Derya Alabora: “Ben de Hitler ve Yandaşlarını Öldürebilirdim”
Kimimiz için Şaşıfelek Çıkmazı’nın hırçın ve tatlı kadını, kimimiz için Masumiyet’in en güzel yanı… Türkiye sinemasında iz bırakan bir oyuncu, televizyonun gülen yüzü Derya Alabora bu hafta vizyona giren Naciye adlı filmle ilk kez korku sinemasına adım attı. Filmde bir katili canlandıran Alabora ile filmi Naciye’yi, sinemadaki kadına bakışı, Türkiye’nin atmosferini ve yeni dizisi İstanbul Sokakları’nı konuştuk. Dipnot Tablet’e özel röportaj sizlerle…
Okumaya devam et Derya Alabora: “Ben de Hitler ve Yandaşlarını Öldürebilirdim”
KIŞ GÜNEŞİ İLE EKRANDA OLAN EMRE BULUT: “KALICI VE UNUTULMAZ OLMAK İSTİYORUM”
Kış Güneşi ile ilk dizi deneyimini edinen Emre Bulut ile oyunculuk hayallerini, dizi tecrübesini ve hayata bakışını konuştuk. Cine Dergi’nin sorularını yanıtlayan genç oyuncu karakter oyuncusu olmak istediğini söylerken ekledi: “kalıcı ve unutulmaz olmak istiyorum”. Bu uzun yolda başarı dileklerimizi eklerken belirtelim, dizi her Salı 20.00’de Show tv’de. Emre Bulut, Burak sorü ile sizlerle…
Okumaya devam et KIŞ GÜNEŞİ İLE EKRANDA OLAN EMRE BULUT: “KALICI VE UNUTULMAZ OLMAK İSTİYORUM”