Survivor: Yaşam Savaşı mı Laf Dalaşı mı?

Yaşam savaşı anlamına gelen Survivor ekranlarda yıllardır yer alan, 2014 yılında da “ünlüler – gönüllüler” saflarıyla yarışmaları ekrana taşıyan bir şov.

Survivor 2014
Survivor 2014

İzlerken aklıma gelen ise ekrana yansıyan savaşın hayatta kalmaktan çok birlikte yaşam savaşı olduğu. Öyle ki programın reklamları bile yarışlar, zorluklar değil kişisel sorun ve kavgaları içeren “az sonra” bantları şeklinde.  Birlikte yaşamın gereklerini hala sorguladığımız coğrafyamızda Survivor’dan anladığımızın da bu olmasına şaşmamak gerek belki de. Yarışmalardan çok yarışmacıların gündem yarattığı programa gelin yakından bakalım…

Okumaya devam et Survivor: Yaşam Savaşı mı Laf Dalaşı mı?

Survivor Neden Çok İzleniyor?

Eskiden yazdığım bir yazıyı yeniden sizlerle paylaşmak istedim:

Global bir format olan Survivor, ilk yayın döneminde şimdiki başarısını gösteremiyordu hatırlarsınız. Ünlüler formatına geçilmeden önceki sezonlar daha çok AB grubuna hitap ediyordu, yarışmacıların profilleri ve formatın global kalmasının etkisi burada yadsınamazken son yıllarda yapılan yarışma içine ünlüleri, aslanları kanaryaları, Türkiye ve Yunanistan takımlarını kurarak glokalleşti, yarışmacıların profilleri değişti ve bingo! Survivor eşittir garanti reyting haline geldi.

Gelin bu glokalleşme meselesini açalım… Bilirsiniz bizim bütün star yarışmalarında (Popstar, Türkstar…) yarışmacı bireysel değil grup üyesi olarak yarıştırılır. Yani yarışmacı oy vermeleri için hemşehrilerinden destek ister ya da üyesi olduğu bir grubun (eski mahkum olabilir, engelli olabilir, yabancı ülke vatandaşı olabilir) bir azası olarak orda başkalarını da temsil eder. Böylece yarışmada oylar müzikten çok cemaat yarışına hizmet eder.

Survivor’da da aynı formülün uygulandığını anlamak zor değil, Galatasaraylılar ve Fenerbahçelilerin ezeli rekabeti, Türkiye – Yunanistan arasındaki çekişmeli durum hatta Ünlüler ile Ünsüzler arasındaki “bizden biri” kıyası yarışmaya taşındı ve izleyici grup üyesi olarak gördüğü kişilere grup için oy verdi. Ünlüler – ünsüzler yarışında açılması gereken bir parantez de ünlü yarışmacıların bile çok da ünlü olmaması veya ünlü olmasına rağmen “sınıfsal bir konum ifade etmemesi”(ünlüler arasında eğitim veya sosyal statünün altı çizilmiyor aksine sıradan bir aileden gelip kendi çabalarıyla ünlü olan insanlar yarışmacı olarak seçiliyor). Yani yarışmacılar izleyicide seçkinler sınıfının mensupları algısı oluşturulmayacak şekilde seçiliyor. İlk Survivor’larda bu fark gözetilmediği için yeteri kadar ilgi görmediğini söylemek mümkün olabilir.

Şimdi tartışma konumuza dönelim. Nasıl oldu da bu gerçek dışı, kurgusal yaşam gerçek haline dönüştü. Bir kere Survivor yarışmacıları (Merve Büyüksaraç’ın iddialarına kadar) sürekli yaşananlarınn gerçek olduğunu vurguladılar. Nihat Altınkaya’nın annesi rahatsızlandığında çekilen görüntüleri kimi taraflar tarafından reyting malzemesi olduğuna dair eleştirilse de o gözyaşlarının reyting için değil tam da gerçek olduğu için çekildiği verilen demeçlerle doğrulandı. Survivor o kadar gerçekti ki, acısı da hayattandı, gözyaşı da…

Baudrillard’ın deyimiyle “hyper real”kavramı tam da bu açıklamanın içinde yer alıyor. Survivor diye bir gerçekliğimiz var, oradaki her şey kurgu bile olsa ayrı bir gerçeklikte hatta gerçeğin üstünde bir hiper gerçeklikle bu simülasyon gerçekle yer değiştirmiş durumda. Survivor artık bir ekran gerçeği değil, ekrandan yaratılan bir hiper real. (Son haftaların populer dizisi İşler Güçler de aynen böyle bir hiper reality ürünüdür. Gerçek isimleriyle oynayan oyuncular gerçekliği güdülerken kurgusal anlatının içinde şekillenen bu yeni kimliklerin gerçekliği ikiye katlanıyor.Hyper real simülasyonunun en net örneklerinden biri ise Kurtlar Vadisi’nde Çakır’ın ölümü üzerine cenaze namazı kılan izleyicilerdir, kurgu da olsa izleyicinin zihninde Çakır gerçektir, yaşamıştır ve ölmüştür.)

Bir de kurgunun değil kişilerin kimliklerinin gerçekliği tartışması var. Hill’in televizyonun yarattığı gerçeklik üzerine yaptığı çalışmalarda da belirttiği gibi ekranda yaratılan gerçeklik anlarıyla izleyici izlenilen gerçek kişi ve gösteri kişisi arasındaki çatışmayı yorumlamaya güdüleniyor. İzleyicinin yargılayıcı konumda olması hem izleyici bu gerçeklik içinde yaşamaya motive ediyor hem de izlenilirliğin devamını garantiliyor. Gitgide gösteri kişisinden sıradan kişiye dönüşen ünlüler, Survivor’daki gibi, yarışmanın ardından da tekrar medyaya sıradan olarak sunulabildikleri gibi sıradan insanlar da gösteri kişileri olarak eğitilebiliyor. Survivor’ın meşhur Taner’i tam bir gösteri kişisi olurken, manken Özge Ulusoy yarışmadaki “gerçekliği” ile yarışmanın ardından izleyici tarafından daha çok benimsenen bir isim olarak ekranlarda boy göstermeye başlayarak gösteri kişisinden gerçeğe dönüştü. O nedenle eskiden oyuncu olarak ekranda olan ancak bu kadar ilgi çekmeyen Ulusoy, reality showlarda sunucu olabiliyor çünkü tam da onun gerçekliği izleyicinin ilgisini çekiyor.

(Survivor’dan çıkarak bir başka güncel örnek daha vermek istiyorum. Evlilik programı sunmaya başlayan Hande Ataizi’nin neden evlilik programı sunduğu sorusuna verdiği yanıt da bu değişimi işaret etmektedir. İnsanların aklındaki seçkinler sınıfından, tepeden bakan Hande Ataizi figürünün değişmesini istediğini bu nedenle tüm gerçekliğiyle her gün canlı yayın yapmak istediğini belirtiyordu ünlü oyuncu. Yani gösteri kişisi olmaktan gerçek kişiye evrilmeyi ve bunun ekranın gerçekliği içinde şekillenmesini istemişti Ataizi. Son yıllarda kurgularda değil reality ağırlıklı işlerde ekrana gelmesi de bunun kanıtı (bakınız: Benzemez kimse sana))

Teorik anlatım üzerinden çok fazla ilerlemek istemesem de anlatmak istediğim konuyu açıklamaya başladığımı düşünüyorum.

 

Yani, Merve Büyüksaraç adlı manken yarışmacı yarışmayla ilgili gündeme taşıdığı iddialarla kendi gerçekliğini şüpheye düşürmekle kalmıyor aynı zamanda gerçeğin üstündeki bir gerçekliği sıradan bir gerçekle yıkmaya çalışıyor. Bunun çok zor olduğunu söylememe gerek yok herhalde, zira izlenen şeyin gerçek olduğuna izleyici izlediği her an kendini ikna ediyor. “Gerçek olmasa böyle olur mu” argümanlarının iddiaların hemen ardından sunulması da bu ikna çabasının var olduğunun ve sonunda izleyicinin ikna olduğunun kanıtı. İzleyicinin ikna olduğu bu hiper realitenin gerçekliğine yapılan bu saldırı bu nedenle bu kadar gündem oluşturdu. Çünkü adı üstünde televizyonun sihirli dünyasında yaratılan gerçeklik gerçeğinde üstünde…