Ekim ayında gazetelerde yer alan bir haberle duyduk Tozlu Yollar’ın adını. Çekimlerine Kasım’da başlanacağı, Aralık’ta ekrana geleceği konuşulan dizinin başlaması yılan hikayesine döndü ve Mart ayında izleyiciyle buluştu.
Bahsini açtığım o ilk haberde dizinin yapımcısı Ahmet Bayram’ın şu demeci yer alıyordu: “Çok inanıyorum bu diziye… ‘Tozlu Yollar’ yılın dizisi olmazsa, bırakırım bu işi… Bir daha da dizi çekmem…”
Gelelim bugüne… Dizi ilk bölümüyle ekrana geldi, ilk bölümün pek de olumlu yorum almadığını söylemem gerek. Tozlu Yollar’ın en çok eleştirildiği konu klişelerdi, senaryonun klişeliği diziyi kaleme alan her eleştirmenin birleştiği noktaydı, bir diğer ortak görüş ise seslendirme ile ilgiliydi. 60’lı yılların konu edildiği dizide Yeşilçam esintili seslendirme kulak tırmaladı, Nihat Altınkaya’nın Ayhan Işık’ı andıran sesi etkileyicilikten ziyade yapaylık üzerinden yorumlandı. Tüm bu eleştirilere katıldığımı belirtmekle beraber yeni parantezler açmayı daha doğru buluyorum. Casting…
Dizinin en iyi yanı Seda Akman ve Sinan Albayrak çiftinin oyunculuğuydu bana göre… Her ne kadar bu rolde bile Seda Akman’ın iyi bir oyuncu olduğunu düşünsem de kötü rol seçtiğini söylemeden geçemeyeceğim. Böyle çekici ve seksi bir kadın nasıl olur da ekrandaki her projesinde mutsuz olur ve gözyaşlarından yanakları kurumaz anlamak mümkün değil. Belki de yapımcılar hep bu tekliflerle geliyorlar bilemiyorum ancak Seda Akman’ı artık daha “çekici” rollerde görmek istiyorum zira Balans ve Manevra’da kendisinin en çok ne tür bir role yakıştığını çok güzel ispatlamıştı. Herneyse, Akman Tozlu Yollar’daki karakterini de hakkıyla canlandırdı, öyle ki yıllardır öldü zannettiği sevgilisiyle karşılaşmalarında eminim izleyicilerin de kalp atışları hızlandı. Dizinin ana olay örgüsünü oluşturan karakterler ne kadar zayıf oyunculuklarla ekrana geldiyse Tayfun ve Pınar karakterleri o kadar doğru cast seçimlerinin örnekleriydi.
Başrollere dönersek, açık konuşalım; Burcu Kara sizce bu kadar klişe bir diziyi sırtlanabilecek kadar lokomotif bir oyuncu mu ve Nihat Altınkaya? Hayır… İkisi de değiller… Yıldızlaşmamış birçok oyuncunun dizileri sırtladıklarını gördük, en yakın örneklerden biri Öyle Bir Geçer Zaman Ki oldu hatta, ancak potansiyel ilk bölümden görüldü çünkü senaryo örgüsünün yanında cast seçimleri de rakiplere parmak ısırtacak kadar doğruydu. Oyunculukta ahkam kesmek haddim değil, ancak en azından 5 yıldır TV yazarlığı yapan, Türkiye’nin en prestijli TV ödüllerinde jüri üyeliği yapmış bir sosyologun izleyici olarak yaptığı yorumlar olarak not düşmem gerekirse bu dizi sadece başrol seçimleri nedeniyle bile yılın dizisi olamayacaktır.
Belki senaryo revize edilebilir, sesli çekime de geçilebilir, hatta belki Ağır Roman’daki gibi yan roller başrole çekilir ve baş karakterler elimine edilir bilemiyorum… Elbette bir çözüm yolu bulunacaktır ancak bu başroller ve senaryoyla bu iş ne kadar yürür bu konuda soru işaretleri taşıyorum. Umarım tüm aksaklıklar giderilir ve dizi yıldızlaşır da ben yanılırım, zira milyonlarca lira yatırılan bir işin tarihin tozlu sayfalarında yer almasına benim de gönlüm razı olmaz.
Şimdi gözüm yapımcıda, merak ediyorum acaba yapımcının ismini başka bir projede görecek miyiz? Yoksa gerçekten söylediği gibi Tozlu Yollar ile beraber onun da adını tozlu sayfalarda mı bırakacağız? Ya da ben mi yanılacağım?